Özel Hukuk Ana Bilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 23
  • Öğe
    Borçlunun ihale alıcısına karşı tapu sicilinin düzeltilmesini talep etmesinin yerindeliği
    (2022) Özdemir, Hakan; Bildir, Murat
    Takip hukukunda, borcunu ödememekte ısrar eden borçlunun malvarlığının paraya çevrilmesi yollarından biri cebrî artırmalardır. Artırmada en yüksek peyi ileri süren alıcı, ihale anında mülkiyeti kazanmış olur. Bu durum, taşınmazların mülkiyetinin tescille kazanılmasının istisnasıdır. Bu şekilde kazanılan mülkiyet, ihalenin kesinleşmesiyle tapuya tescil edilir. Tescilin hukukî sebebini de ihale oluşturur. İhale ortadan kaldırılmadıkça tapuda ihale alıcısı adına yapılan tescilin terkin edilmesi mümkün olmaz. İhalenin ortadan kaldırılması için ise icra mahkemesinden ihalenin feshi talep edilmelidir. İhale feshedilmeden açılan tapu sicilinin düzeltilmesi davasında, takip faaliyetindeki işlemlerin ve ihaledeki sakatlıkların inceleme konusu edilmesi pek çok açıdan mahzurludur. Nitekim böyle bir uygulama, geniş anlamda hukukî güvenliğe aykırı olacağı gibi mülkiyet hakkı açısından ise yeni sorunlara yol açacaktır.
  • Öğe
    Türk parası kıymetini koruma hakkında 32 sayılı karara ilişkin tebliğ’de yapılan son değişiklikler
    (2022) Vuraloğlu, Mehmet Oğuz
    19 Nisan 2022 tarihli Resmî Gazete’de, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de (Tebliğ No: 2008-32/34) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. Bu Tebliğ ile, 2008-32/34 numaralı Tebliğ m.8/f.9’un sonuna bir cümle eklenerek, Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında akdedecekleri taşıt satış sözleşmeleri dışında kalan menkul satış sözleşmelerinde, sözleşme konusu ödeme yükümlülüklerinin Türk parası cinsinden yerine getirilmesinin ve kabul edilmesinin zorunlu olduğu hükmü sevk edilmiştir. Öte yandan, aynı maddenin on beşinci fıkrasında yapılan değişiklikle, kamu kurum ve kuruluşlarının veya Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı şirketlerinin taraf olduğu gayrimenkul satış ve gayrimenkul kiralama dışında kalan sözleşmelerde, bu sözleşmelerden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılmasının yanı sıra, ödenmesinin ve kabul edilmesinin de mümkün olduğu düzenlemesi yürürlüğe girmiş bulunmaktadır. Çalışmamızda, Türkiye’de yerleşik kişilerin kendi aralarında yapacakları taşınır ve taşınmaz satım, kira, leasing, iş, hizmet ve eser sözleşmelerinden kaynaklanan ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamayacağı kuralı, bu kuralın istisnalarının belirlenmesi ve düzenlemenin kapsamının netleştirilmesi amacıyla günümüze dek yayımlanan Tebliğler ve son değişiklikler ile oluşan hukukî durum öncelikle kronolojik olarak ortaya konulacaktır. Ayrıca, yapılan düzenlemelerin hem sözleşme bedelleri hem diğer ödeme yükümlülükleri bakımından doğurduğu sonuçların değerlendirilmesi de çalışmamızın kapsamı içerisindedir.
  • Öğe
    Kamu sağlık çalışanlarına karşı açılan rücu davalarında organizasyon kusuru nedeniyle hakkaniyet indirimi
    (2022) Azak, Kerim; Çınarlı, Serkan; Döner, Munise Seray Göncü
    Kamu sağlık çalışanlarının yetkilerini kullanırken kusurları ile neden oldukları zararlar dolayısıyla sadece idare aleyhine idarî yargıda tam yargı davası açılabilir. Tam yargı davasında aleyhine tazminata hükmedilmiş olan idare, ödemiş olduğu tazminatı ilgili kamu sağlık çalışanına kusuru oranında rücu edecektir. İdarenin kamu sağlık çalışanı aleyhine açacağı rücu davaları ise adlî yargıda görülmekte olup yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Rücu davasına bakmakta olan mahkeme öncelikle tarafların kusur oranlarını tespit etmelidir. Kusur oranlarına göre tespit edilmiş olan tazminat miktarından hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği Yargıtay uygulamalarında kabul görmektedir. Yargıtay kararlarında hakkaniyet indirimi yapılırken sağlık hizmetlerinin sunumunda söz konusu olan organizasyon kusurlarının da değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Organizasyon kusuru, sağlık hizmetinin kötü işlemesi, sağlık hizmetinin geç işlemesi ve sağlık hizmetinin hiç işlememesi gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Doküman inceleme yöntemi ile ele alınan bu çalışmada ilgili Kanuni düzenlemeler ve Yargıtay kararları doğrultusunda, kamu sağlık çalışanları aleyhine açılan rücu davalarında, organizasyon kusuru nedeniyle hakkaniyet indirimi uygulanması detaylı şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    İşveren işçinin talebi olmaksızın yeni iş arama izni kullandırmak zorunda mıdır (yargıtay hukuk genel kurulu’nun 15.04.2021 tarihli kararı’nın değerlendirilmesi)
    (2021) Şahin Emir, Asiye
    Belirsiz süreli iş sözleşmesini feshetmek isteyen taraf haklı bir neden bulunmaması durumunda bildirimli fesih ile sözleşmeyi sona erdirebilir (İş K. md. 17). İş Kanunu’nda öngörülen bildirim sürelerinin amacı, tarafları sürpriz bir şekilde iş sözleşmesinin feshedilmesinin sonuçlarından korumaktır. Bildirim süresi boyunca işçi yeni iş arama, işveren de yeni bir işçi bulma imkânına sahiptir. Bu kapsamda kanun koyucu, işverenin bildirim süresi boyunca işçiye yeni bir iş bulması için iş saatleri içinde ve işçinin ücretinde kesinti yapmaksızın iş arama izni vermesini öngörmüştür. Çalışmada, Türk hukukundaki ve Alman hukukundaki düzenlemeler dikkate alınarak işverenin işçinin talebi olmaksızın işçiye yeni iş arama iznini kullandırmak zorunda olup olmadığı hususu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.04.2021 tarihli kararı çerçevesinde değerlendirilecektir.
  • Öğe
    İşçinin yakalandığı bulaşıcı hastalığın 5510 sayılı kanun anlamında iş kazası olup olmadığının değerlendirilmesi -domuz gribi (H1N1) ve koronavirüs (COVİD-19) özelinde bir değerlendirme-
    (2020) Şahin Emir, Asiye
    Dünyada ve ülkemizde, geçmiş yıllarda görülen kuş gribi (H5N1) ve domuz gribi (H1N1) salgınına 2019 yılının son günlerinde koronavi-rüs (COVID-19) salgını eklenmiştir. Bu hastalıklar, hayatımızın hemen hemen her alanını olumsuz bir şekilde etkilemekle kalmayıp çalışma hayatında da önemli sorun ve sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuş-tur. Biz bu çalışmada, öncelikle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında iş kazası kavramını, daha sonra bu-laşıcı hastalıkların özellikle de domuz gribi ve koronavirüsün bu Kanun bakımından iş kazası olarak kabul edilip edilemeyeceğini Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2019 yılında vermiş olduğu kararı da dikkate alarak değerlendireceğiz. Çalışmada, işçinin yakalandığı bulaşıcı hastalığın 5510 sayılı Kanun anlamında iş kazası olup olmadığına ilişkin değerlen-dirme yapmayı amaçladığımız için bu bulaşıcı hastalıktan işverenin so-rumlu olup olmadığına ilişkin açıklamalara yer vermeyeceğiz.
  • Öğe
    Gemi adamının hizmet sözleşmesinden doğan para alacaklarının tahsili
    (2021) Şahin Emir, Asiye; Tepe, Büşra Kazmaz
    Gemi adamının hizmet sözleşmesinden doğan para alacaklarının çeşitli takip yolları ile tahsil edilmesi mümkündür. Türk Ticaret Kanunu’nda gemi alacakları arasında gemi adamının gemide çalışması sonucu doğan alacakları özel olarak düzenlenmiştir. Bu çalışmada öncelikle Deniz İş Kanunu anlamında gemi adamı ve işveren kavramları, ardından gemi adamının hizmet sözleşmesinden doğan para alacakları ile gemi alacaklısı hakkı ele alınacaktır. Son olarak, gemi alacaklısı hakkının gemi adamına sağladığı öncelik ve takip hakkı çerçevesinde gemi adamının hizmet sözleşmesinden doğan para alacaklarının tahsilinde başvurabileceği takip yolları ve ihtiyatî haciz imkânı incelenecektir.
  • Öğe
    Enerji şartı ve Paris iklim anlaşması çıkmazında AB ve Türkiye
    (2022) Akmeşe, Nazlıcan
    Enerji Şartı Anlaşması (EŞA), fosil yakıta dayalı yatırımlar da dahil olmak üzere uluslararası enerji yatırımlarının korunması amacı ile oluşturulmuştur. Paris İklim Anlaşması ise taraf devletlere küresel iklim krizi ile mücadele edebil- mek için karbon salınımının azaltılması, fosil yakıt üretimi ve tüketiminin önüne geçilmesi sorumluluğunu yüklemekte- dir. Paris İklim Anlaşmasından kaynaklanan yükümlülükler, fosil yakıt yatırımlarından vazgeçilmesi ve bunların teşvik edilmemesi gereğini göstermektedir. EŞA ise fosil kaynaklı da olsa enerji yatırımlarının korunması ve teşvik edilmesi yükümlülüğünü öngörmektedir. Avrupa Birliği ülkeleri, iklim krizine ilişkin tedbirler alırken EŞA’dan kaynaklanan büyük engeller ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Her iki anlaşmaya da taraf olduğundan bu durumu yakında Türkiye de tecrübe edebilir. EŞA engelini aşmak için ya radikal değişikliklere ya da yatırımların korunmasına ilişkin hukuki prensiplerin iklim krizi ile mücadelenin gereklilikleri bağlamında yeniden yorumlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Öğe
    Dünya Ticaret Örgütü Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Anlaşması, uluslararası yatırım hukuku ve şirketlerin insan hakları yükümlülükleri ışığında Covid-19 aşı patentlerine ilişkin bir değerlendirme
    (2022) Akın, Özlem Canbeldek
    COVID-19 pandemisi, daha önce tecrübe edilmemiş bir hızla aşı çalışmalarının başladığı ve olumlu sonuçlandığı bir dönem olmuştur. Bu olumlu duruma karşın, aşı çalışmalarında başarılı olan şirketlerin üretim kapasitelerinin sınırlı oluşu, aşıya erişim konusunda gelişmiş ve gelişme kte olan ülkeler arasında derin bir adaletsizlik yaratmıştır. Çalışmamızda, sorunun çözümü için, Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) sunulan Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet - Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights (TRIPS) Anlaşması’nın askıya alınması teklifi, konuya ilişkin farklı görüşlere yer verilerek irdelenmekte ve ayrıca yatırım hukuku ve şirketlerin insan hakları yükümlülükleri bağlamında da ele alınmaktadır.
  • Öğe
    Diş hekimlerinin tıbbi müdahalelerinde hukuka uygunluk şartları ve endikasyon sorununun değerlendirilmesi
    (2021) Dincioğlu, Duygu
    Diş hekimliğindeki tıbbi müdahaleler kişinin bedenine doğrudan müdahale niteliği taşıdığından, diş hekimlerin hastaya uyguladıkları tıbbi müdahalelerin hukuka uygun sayılabilmesi için birtakım şartlar aranmaktadır. Endikasyon şartı, tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren en önemli şartlardan birisidir. Buna göre salt estetik amaçlı tıbbi müdahale gibi istisnalar hariç diğer tüm tıbbi müdahale ve tedavilerde endikasyon şartı bulunmalı, yani hekimin tıbbi müdahalede bulunma kararını haklı kılan bir neden olmalıdır. Endikasyon şartı aynı zamanda hasta hekim arasındaki tedavi sözleşmemesinin hukuki niteliğinin tespit edilmesinde de önem taşımaktadır. Yargıtay’ın diş hekimi ile hasta arasındaki ilişkiyi genel olarak vekalet sözleşmesi olarak kabul etmiştir. Ancak Yargıtay, diş hekiminin hastaya uyguladığı salt estetik amaçlı müdahale ile tedavi amaçlı estetik müdahale arasında bir ayrım yapmadan her iki tür müdahaleyi de eser sözleşmesi olarak nitelendirmiştir. Diş hekiminin hastaya uyguladığı salt estetik amaçlı tıbbi müdahaleler, eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilebilirse de tedavi amacı güden estetik müdahaleler endikasyon unsurunun bulunması nedeniyle vekalet sözleşmesi kapsamında değerlendirilmelidir.
  • Öğe
    Dijital tek pazarda film finansmanı: Bölgeselliğin zorlukları
    (2021) Kılıç, Emine Meliknur
    Bu makale, uzun metrajlı filmler için bölgesel lisansların rolünü AB'deki yargı ve piyasa gelişmelerinin arka planına göre tartışmaktadır. Şu anda, bölgesel lisanslar Avrupa'da filmlerin işletilmesi ve finanse edilmesinin temel taşı olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte, mevcut film finansmanı modelleri, hem küresel çevrimiçi video platformlarının çalkantılı büyümesi gibi pazar gelişmelerinden hem de tek pazara ulusal-bölgesel engelleri kaldırmayı amaçlayan AB hukukundaki gelişmelerden dolayı artan bir baskı altındadır. Dağıtım hakkının birlik çapında tüketilmesi kuralı, AB Taşınabilirlik Tüzüğü ve uydu yayını ve çevrimiçi eşzamanlı yayın için menşei ülke kuralları bunlara örnek olarak verilebilir. AB rekabet hukuku, bölgesel münhasırlık verilmesine ek sınırlar koymakta ve lisanssız bölgelerdeki tüketicilere/izleyicilere "pasif" satışları engelleyen veya kısıtlayan yayıncılık ve ödemeli televizyon lisanslarına ilişkin hükümleri yasaklamaktadır. Altta yatan bölgesel haklar artık bölgesel hibeleri desteklemediğinden, hak sahiplerinin sözleşme yoluyla bölgesel münhasırlığı koruma özgürlüğü, AB rekabet hukukuna karşı giderek daha savunmasız hale gelecektir. Bölgesel münhasırlığın vazgeçilmez olduğu film sektörü için, Avrupa Komisyonu "grup muafiyetleri" şeklinde belirli rekabet hukuku kuralları oluşturabilir. Dil münhasırlığı -yani, bir filmin farklı dil versiyonları için münhasır hakların verilmesibölgesel lisanslamaya pratik ve yasal olarak daha güçlü bir alternatif sağlayabilir.
  • Öğe
    Davada veya icra takibinde usulsüz tebligatın re’sen dikkate alınması gerekliliği
    (2022) Aras, Aslı
    Tebligat, hukuki dinlenilme hakkının bir unsuru olan bilgilenme hakkının gerçekleşmesine hizmet eden bir kurumdur. Bir icra takibinde veya yargılamada tarafların iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile mümkün olabilecektir. Adil bir yargılama veya icra takibi için usulüne uygun tebligat yapılması önemlidir. Usulsüz tebligatın, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline yol açabileceği dikkate alınarak mahkemeler ve icra memuru tarafından kendiliğinden gözetilmesi uygun olacaktır.
  • Öğe
    Bahçe izni (garden leave) ve türk iş hukukunda uygulanabilirliği
    (2021) Alp, Mustafa; Şahin Emir, Asiye
    İşveren, iş sözleşmesinde aksi yönde açık bir anlaşma olmadıkça işçinin çalışmasına izin vermek zorundadır. Bahçe izni (Garden leave), işverene işçisini işyerinde çalıştırmama yetkisi verir. Bu izin, işverenin işçisinin faaliyetlerini kısıtlamaya çalıştığı bir yoldur. İşveren çeşitli sebeplerle bahçe izni uygulamasına başvurabilir. Bununla birlikte, bahçe izni genellikle iş sözleşmesinin bildirimli feshinde işçinin ihbar önelinde işyerinden uzakta geçirdiği süreyi ifade etmektedir. İhbar öneli boyunca iş ilişkisi devam ettiği için kural olarak işçi çalışmakla yükümlüdür. Ancak işveren bu süre boyunca işçiye bahçe izni vererek onu iş görme borcundan kurtarabilir. Özellikle İngiltere’de çalışma hayatında sıklıkla uygulanan bu izin mevzuatımızda açıkça düzenlemediği için Türk İş Hukukuna yabancı bir kavramdır. Buna karşılık, ülkemizde de işverenler çeşitli nedenlerle bu uygulamaya başvurmak isteyebilirler. Biz çalışmamızda bahçe izni kavramını, yabancı hukuktaki uygulamaları dikkate alarak açıklayacak, ardından Türk İş Hukukunda bu iznin uygulanabilirliğini ele alacağız.
  • Öğe
    İcap nöbetinde geçen sürenin çalışma süresinden sayılması - yargıtay 9. hukuk dairesi’nin 17.09.2020 tarihli kararının değerlendirilmesi
    (2022) Emir, Asiye Şahin
    İcap nöbeti, işçinin her an işveren tarafından yapılacak olan çağrıya icap etmek üzere hazırda beklediği süreyi ifade eder. İcap nöbetinde olan işçi, sadece çağrılma durumunda işyerinde iş görme borcunu ifa eder. Türk İş Hukukunda işçinin işyeri dışında geçirdiği icap nöbeti süresinin tamamının ya da bir kısmının çalışma süresi olarak kabul edilmesi gerektiğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu durum ülkemizde yargı kararlarına konu olmuştur. Bu konudaki Avrupa Birliği Adalet Divanı kararları dikkate alındığında işçinin icap nöbetinde geçirdiği sürenin çalışma süresi olarak değerlendirilmesi gerekip gerekmediğine karar verirken, işçinin nöbet süresini kim tarafından belirlenen yerde geçirdiğinin ve bu süreye ilişkin sınırlamalar olup olmadığının tespitinin önemli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Çalışmada bu konu Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 17.09.2020 tarihli 2016/2212 esas 2020/8240 sayılı kararı dikkate alınarak açıklanacaktır.
  • Öğe
    Türkiye’de geçici koruma statüsünde olan kişilerin çalışma hakkı
    (2021) Şahin Emir, Asiye
    Ülkeler arasında yaşanan çatışma ve şiddet olaylarının artması sonucunda göç eden ve sığınma arayışına giren insan sayısı da artmıştır.Coğrafi konumu itibariyle göç yolları üzerinde olan ülkemiz sıklıkla göç almaktadır. Yaşanan şiddet ve çatışma nedeniyle ülkesinden ayrılmak zorunda olup kitlesel olarak veya kitlesel akın sürecinde bireysel olarak ülkemize sığınan kişiler mevzuatımızda geçici koruma statüsünde kabul edilmiştir.Ülkemize sığınan ve geçici koruma statüsünde olan kişiler, kaldıkları süre boyunca sağlık, eğitim, iletişim ve çalışma hayatında yer alma gibi birçok sorun ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Geçici koruma statüsünde olan kişilerin insan onuruna yaraşır bir şekilde hayat sürdürebilmeleri için çalışma hakkı büyük öneme sahiptir. Bu çalışmanın konusunu, ülkemizde geçici koruma kapsamında olan kişilerin çalışma hakkı ve çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar oluşturmaktadır. Bu çerçevede ilk olarak çalışmada geçici koruma kapsamında olan kişilere ilişkin mevzuatın gelişim süreci, mevzuatta yer alan düzenlemeler ve söz konusu yabancıların çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlar incelenmiştir. Daha sonra ise bu kişilerin kendilerine yasaklanmış iş ve meslekte çalışmaları ile çalışma izni olmadan çalışmalarının hukuki sonuçları ele alınmıştır.
  • Öğe
    Tıbbi uygulama kaynaklı tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı arabuluculuğun sigorta şirketlerine etkisi
    (2021) Döner, Munise Seray Göncü; Coşkun, Sevda Yaşar
    7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 59. maddesi ile belirli istisnalar dışında tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabuluculuk kurumuna başvurulmuş olması dava şartı hâline getirilmiştir. Tüketici mahkemelerinde görülecek olan tıbbi uygulamadan doğan davalar da bu kapsamda yer almaktadır. Yasal düzenlemelerin çok yeni olması, tıbbi uygulamadan doğan davalar nedeniyle özel hükümler içermemesi uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasına sebep olabilecektir. Bu nedenle, özellikle hekimlerin zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortaları kapsamında, sigorta şirketlerinin arabuluculuk müesseselerindeki konumu ve sigorta teminatı dışında kalan durumlarda arabuluculuk müessesinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği belirlenmelidir. Betimleyici bir yöntemle ele alınan çalışmada; tıbbi uygulamadan doğan tüketici uyuşmazlıklarında sigorta şirketleri bakımından dava şartı arabuluculuk sisteminin uygulanmasına ilişkin karşılaşılabilecek sorunlar ve öneriler dile getirilmiştir.
  • Öğe
    Food regulation around the world
    (Elsevier, 2022) Van der Meulen Bernd; Card M.Melissa; Din Ahmad; Fortin Neal D.; Mahmudova Alida; Maister Bernard; Türkoğlu Halide Gökçe
    Against the background of global harmonization through scientific consensus, this chapter provides an inventory of approaches to the regulation of food and related issues in a variety of jurisdictions around the world. To each jurisdiction, a separate section is dedicated. Each section has been written by an author well versed in the jurisdiction at issue. The sections can be read as independent texts. © 2022 Elsevier Inc. All rights reserved.
  • Öğe
    İş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi halinde işçiye uygulanabilecek hukuki yaptırımlar
    (2021) Yay, Oğuzhan
    İşçiler, işveren tarafından iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması amacıyla alınan tedbirlere uymakla yükümlüdür.Söz konusu tedbirlere uyulması iş sağlığı ve güvenliğinin önleyici fonksiyonu bakımından büyük önem arz etmektedir.Zira işçi ve işverenlerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri halinde iş kazaları büyük ölçüde engellenmişolacaktır.İş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerine uyulmasını sağlama noktasında yaptırım uygulamak etkili bir yöntemolabilecektir. İşçilerin söz konusu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde tazminat, disiplin cezası ve iş akitlerininsona erdirilmesi gibi çeşitli yaptırımlarla karşılaşmaları söz konusudur. Çalışmamızda işçinin yükümlülüklerikısaca ele alındıktan sonra bu yükümlülüklerin ihlali halinde söz konusu olabilecek yaptırımlar incelenmiştir. Sonolarak işçiye uygulanabilecek yaptırımlar Covid-19 salgını özelinde değerlendirilmeye çalışılmıştır.
  • Öğe
    Hasılata bağlı işlerde sözleşmesel ilişki ve fazla çalışma olgusu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.03.2021 Tarihli Kararının İncelenmesi
    (2021) Uzun, Ercan
    İş ilişkilerinde haftalık çalışma sürelerinin aşılması halinde fazla çalışma olgusu ortaya çıkmakta ve fazla çalışılan sürenin ücretinin ödenmesi zorunluluğu doğmaktadır. Ancak bazen işin niteliği, işçinin özelikleri ve kararlaştırılan ücret miktarı bu zorunluluğu kaldırabilmekte veya değiştirebilmektedir. Karara konu olayda da taraflar arasında sözleşmesel ilişkinin türü ve fazla çalışma ücreti konusunda anlaşmazlık bulunmakta, bu anlaşmazlığa ise ücretin hasılata göre değişmesi neden olmaktadır. Çalışmamızda öncelikle taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiyi inceleyecek ardından hasılata bağlı işlerde fazla çalışma ve fazla çalışma ücreti üzerine değerlendirmelerde bulunacağız.
  • Öğe
    Sosyal güvenlik hukuku bakımından özel istihdam bürosu aracılığıyla kurulan (meslek edinilmiş) geçici iş ilişkisi kapsamında çalışan işçiler
    (2020) Songu, Sezgi Öktem; Emir, Asiye Şahin
    Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması ilk defa 06.05.2016 tarihli ve 6715 sayılı “İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Ka-nununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”-la hukuka uygun bulunmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen Kanun, 20.05.2016 tarihli 29717 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun “geçici iş ilişkisi” ke-nar başlıklı 7. maddesine özel istihdam bürola-rı hakkında ayrıntılı düzenlemeler eklenmiştir. Ayrıca 11 Ekim 2016 tarihinde bu konuya iliş-kin olarak “Özel İstihdam Büroları Yönetmeli-ği” çıkarılmıştır. İş Kanunu’nun 7. maddesinin mevcut durumu dikkate alındığında, özel istih-dam bürosu aracılığıyla ya da holding bünyesi içinde veya aynı şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde görevlendirme yapılmak suretiyle geçici iş ilişkisi kurulabilecektir. Özel istihdam bürosu aracılığıyla kurulan geçici iş ilişkisi, meslek edinilmiş geçici iş ilişkisi olarak da nitelendirilmektedir. Biz bu çalışmamızda, özel istihdam bürosu aracılığı ile kurulan geçi-ci iş ilişkisine dair genel açıklamalar yaptıktan sonra bu ilişkinin Sosyal Güvenlik Hukuku ba-kımından sonuçlarını ele almaya çalışacağız.
  • Öğe
    İşçinin yakalandığı bulaşıcı hastalığın 5510 sayılı kanun anlamında iş kazası olup olmadığının değerlendirilmesi -Domuz gribi (H1N1) VE Koronavirüs (COVID-19) özelinde bir değerlendirme
    (2020) Emir, Asiye Şahin
    Dünyada ve ülkemizde, geçmiş yıllarda görülen kuş gribi (H5N1) ve domuz gribi (H1N1) salgınına 2019 yılının son günlerinde koronavi-rüs (COVID-19) salgını eklenmiştir. Bu hastalıklar, hayatımızın hemen hemen her alanını olumsuz bir şekilde etkilemekle kalmayıp çalışma hayatında da önemli sorun ve sonuçların ortaya çıkmasına neden olmuş-tur. Biz bu çalışmada, öncelikle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında iş kazası kavramını, daha sonra bu-laşıcı hastalıkların özellikle de domuz gribi ve koronavirüsün bu Kanun bakımından iş kazası olarak kabul edilip edilemeyeceğini Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2019 yılında vermiş olduğu kararı da dikkate alarak değerlendireceğiz. Çalışmada, işçinin yakalandığı bulaşıcı hastalığın 5510 sayılı Kanun anlamında iş kazası olup olmadığına ilişkin değerlen-dirme yapmayı amaçladığımız için bu bulaşıcı hastalıktan işverenin so-rumlu olup olmadığına ilişkin açıklamalara yer vermeyeceğiz.