Sosyoloji Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 16 / 16
  • Öğe
    Sinop ilinin alternatif turizm çeşitleri açısından swot analizi
    (2020) Uçar, Semra; Can, Okan; Aytuğ, H. Kutay; Eryılmaz, Çağrı
    1970’lerden beri dünyanın farklı bölgelerinde uygulamaları görülen alternatif turizm, genellikledeniz kum ve güneş üçlüsü dışında, küçük ölçekli ve büyük ölçüde yerel nüfusu ilgilendirenprojeleri tanımlamakta kullanılan bir kavramdır. Kültür, turizm ve eğitim kenti olarakkonumlandırılan Sinop’taki en önemli ekonomik faaliyetlerden biri turizmdir. Bununla birlikte,yaz sezonunun kısalığından kaynaklı olarak Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül gibi en fazla 4 aysüren bir turizm sezonu, kentin turizme dayalı gelişmesini sınırlamaktadır. Buna karşın Sinop ilisahip olduğu bakir doğası, tabiat parkları, gölleri, mağaraları, yaban hayatı, en az 5000 yıllıktarihinden kaynaklı kültürel ve arkeolojik değerleri ile büyük bir alternatif turizm potansiyelinesahiptir. Bu çalışmada ilin alternatif turizm potansiyelini değerlendirmek için turizmpaydaşlarıyla 2018 Kasım ayında yapılan açık-uçlu 22 görüşme sonucunda elde edilen verilerışığında, öncelikle kentin alternatif turizm destinasyonları değerlendirilmiştir. Daha sonra iseSinop’taki turizm paydaşlarıyla yapılan görüşmelerden elde edilen veriler sonucunda bir SWOTanalizi tablosu oluşturulmuş ve değerlendirilmiştir. Turizm paydaşlarına göre, Sinop kültürturizmi, kırsal turizm ve spor turizmi gibi alternatif turizm türleri açısından önemli birdestinasyon olma potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte kent özellikle alt yapı ve şehir içi ulaşımsorunları ile turizm paydaşları arasında yeterince eşgüdüm sağlanamaması nedeniyle bupotansiyeli yeterince hayata geçirememektedir. Son olarak hem SWOT analizinin sonuçları hem dekentin alternatif turizminin nasıl daha fazla geliştirilebileceğine yönelik görüşmelerdekipaydaşların verdiği bilgiler de dikkate alarak öneriler getirilmiştir.
  • Öğe
    Riskin inşası ve sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi bağlamında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu: Hürriyet Gazetesi örneği
    (2021) Atalay, Selin
    Toplumsal normlara uyum; sapmanın kontrolü, yani sosyal kontrol mekanizmaları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Günümüzde bu mekanizmanın temel kaynaklarından biri tıp alanı ve tıp bilgisi haline gelmiştir. Sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi kapsamında tıbbileştirilen alanlardan biri Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğudur (DEHB). Sağlık alanında uzman kişiler dışındaki bireyler, farklı kanallar aracılığıyla tıbbi bilgiye erişmekte ve bu bilginin üretim süreçlerine müdahil olmaktadır. Bu bilginin yeniden üretildiği alanlardan biri medyadır. Bu çerçevede çalışma kapsamında, 1997-2020 yılları arasında Hürriyet Gazetesinin internet sayfasında yer alan 135 DEHB haberi analiz edilmiştir. Başlıklar, yayın yılı ve haber kaynağı temelinde gerçekleştirilen nicel analizde SPSS 25 programı; haber içerikleri ve içerik frekansları temelinde gerçekleştirilen nitel ve nicel analizde ise MAXQDA 20 programı kullanılmıştır. DEHB haberi sayısı, en fazla haberin yayınlandığı 2013 yılına kadar artış, sonrasında düşüş eğilimi göstermiştir. Kaynak kullanımı açısından, haberlerin büyük çoğunluğu (%75,6) Türkiye, dış kaynakların büyük çoğunluğu (%88,2) ise ABD kaynaklıdır. Haber başlığı ve genel içerikler temelinde değerlendirildiğinde en fazla görülen kategori, DEHB’ye ve onun yaratabileceği tehlikelere dikkat çeken ‘tehlike / uyarı / hastalık’ kategorisidir. Haber içeriklerinde DEHB, daha çok biyomedikal bir perspektiften ele alınmaktadır. İçerik kategorilerinde en fazla tekrarlanan kategorinin ‘risk’ olduğu görülmektedir. Risk Toplumu kuramı bağlamında değerlendirildiğinde, bir hastalığın ‘öngörülebilir’ sonuçlarının öne çıkarılması kapsamında, riskin inşası söz konusu olmaktadır. Haber içeriklerinde yer alan, hastalık konusunda bireylerin, ailelerin suçlanmamasının gerekliliğine ilişkin ifadeler çerçevesinde ortaya çıkan, ‘hastalığın onaylanması’ kategorisi ile birlikte değerlendirildiğinde, risk inşasının, sosyal kontrol mekanizmasının bir parçası olduğu görülmektedir. Haberler aracılığıyla DEHB olan kişileri bekleyen riskler tanımlanmakta, kişinin kendi durumundan dolayı suçlu olmadığı, teşhisi ve tedaviyi yani ‘hasta rolünü’ kabul etmesinin zararın engellenmesi yolunda gerekli olduğu ortaya konmaktadır. Bu çerçevede sosyal kontrol tıbbileştirilmektedir.
  • Öğe
    Çevresel inşacılık açısından sanal dünya : Instagram'da çevreci kimlik sunumu
    (2020) Eryılmaz, Çağrı
    Bu çalışmada, Instagram örneği üzerinden sanal dünyada doğa imgesinin kurgulanması, sunulması vetüketilmesi sürecinin incelenmesi amaçlanmıştır. Postmodern dönemde yaygınlaşan sosyal medya, toplumsaletkileşimleri Instagram gibi mobil uygulamalara taşımıştır. Bireyler sanal dünyada gezgin, modacı, gurme gibikimliklerin yanında doğasever ve çevreci kimliklerini de fotoğraflar aracılığıyla inşa etmekte vesunmaktadırlar. Doğa temalı Instagram fotoğraflarından seçilen örneklerin nitel içerik analizi ile incelenmesisonucunda beş farklı doğa inşası ve simülasyonu ortaya çıkmıştır: Estetik doğa, kamp alanı, insansı hayvanlar,çevre sorunları ve kent peyzajı. İlkinde milyonlarca yıllık kümülatif evrim sürecinin sonucu olan doğayı aşkınbir manzara olarak sunan kentli kaşif kimliği öne çıkarken ikinci kategoride ise doğa, kentli gezginlerinkonforlu kamp alanı olarak gösterilmektedir. Üçüncüde vahşi doğanın canlıları insana benzer bir biçimdefotoğraflanırken dördüncüde şehir parklarında doğadaymış gibi yapan kentliler, doğa fotoğraflarını sporcu veçevreci kimliklerinin aracı olarak kullanmaktadır. Son örnekte, iklim değişikliği protestolarına dairfotoğrafların takipçileri beğeni ve yorumlarıyla, akışkan toplumsal gerçeklikte birkaç saniyeliğine çevreciolmaktadırlar.
  • Öğe
    Hegemonik erkekliğin inşası: İzmir’de ‘daha’ erkeklik
    (2021) Aydın, Dilara; Atalay, Selin
    Bu çalışmada hegemonik erkeklik kavramsallaştırması temelinde, farklı erkeklik deneyimlerini ve erkekliğin hangi ön kabuller ve mekanizmalar aracılığıyla inşa edildiğini anlamlandırmak amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemi kullanılarak yürütülen çalışmada, kartopu örnekleme yoluyla İzmir’de doğup büyüdüğü saptanan 14 katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Çalışmadan elde edilen erkeklik kurgusuna ilişkin araştırma verileri, farklı illerde gerçekleştirilen çalışmalar ışığında analiz edilmiştir. Diğer çalışmalarda, erkekliğin kurulması yolunda geçilen aşamalardan biri olarak askerliğe yapılan vurgunun, bu çalışma kapsamında söylem düzeyinde kendini göstermediği fakat erkekliğin inşasında ailedeki diğer erkeklerin ve özellikle babanın başat rolünün bu çalışma kapsamında da erkeklik için geçerli olduğu görülmüştür. Çalışmada İzmirli erkek olmanın, centilmenlik, kibarlık, eğitimli olma, kadınlara ‘saygı’ gösterme, zeki olma gibi özellikler üzerine kurulduğu belirlenmiştir. Farklı çalışmalarda hegemonik erkekliğin gelenekler ve milliyetçilik üzerine kurulmuş olduğu görülürken bu çalışmada ‘modernlik’ üzerine kurulduğu fakat yine de bir ‘ayrıcalık’ olarak deneyimlendiği saptanmıştır.
  • Öğe
    Kemal Tahir’de Osmanlılık ve Anadolu Türklüğü ilişkisi
    (2018) Yıldırım, Yüksel
    Çalışmamızda Kemal Tahir düşüncesinde Osmanlılık ve Anadolu Türklüğüarasındaki ilişki ele alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda bir imparatorluk olanOsmanlı Devleti ile arasında doğal yapısal farklılıklar bulunmaktadır. Ulus devletmodeline göre şekillenen Cumhuriyet bu yapısal farklıları bir çelişki olarak dabünyesinde taşımıştır. Kemal Tahir yaşadığı dönem dolayısı ile hem son dönem Osmanlıhem de Cumhuriyet düşünce sistemini yakından tanıma ve bu çelişkiler üzerine düşünmeyazma imkânı bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Doğu’da üretici uygarlıklar üzerindekurulan ve onları Batı soygunu ve sömürüsünden koruyan asker devlet geleneğinindevamcısıdır ve Devlet teşkilatlanması ile birlikte toplum-devlet ilişkisi de buna göreşekillenmiştir. Doğu devletlerinde görülen devlet-toplum ikiliğini bünyesindetaşımaktadır. Bu nedenle tarihi boyunca egemenliği altındaki halklarla özellikle AnadoluTürklüğü ile ilişkisi gündem oluşturduğu gibi Kemal Tahir’in döneminde de soru konusuolmuştur. Bu çalışmada bir çelişki olarak görülen bu ikiliğin anlamı ele alınmayaçalışılacaktır.
  • Öğe
    (Neo)pragmatizm ve (felsefî) hermeneutik: Avant-garde bir ortaklık
    (2020) Öztürk, Emre
    Pragmatizm ve hermeneutik sosyal bilimler felsefesi ve metodolojisinehâkim olan kısır ve düalistik kavrayışı eleştiren, geleneksel (pozitivist)görüşün “yöntem fetişizmine” ve “kesinlik arayışına” karşı duranyaklaşımlardır. Hermeneutik, insanı içinde yer aldığı ufuk eksenindedeğerlendirir ve insanî tecrübe ediş alanlarında “en doğru yöntem”intahakkümünün yarattığı hakikat tekelciliğine savaş açar. Pragmatizm ise,araştırma ve soruşturmayı, problem odaklı pratik insan düşünüşünün herzerresine uyarlayan bir yaklaşımdan hareket eder. İnsan doğasınatanımlar üreten, onu “kabuller”e göre tasnif eden, salt refleksiyonaindirgenmiş ve yaşamdan kopuk bir “bilimcilik”e bulanmış sosyal bilimkavrayışlarını eleştiri konusu edinir. Her iki “yol ayrımı” sosyal bilimlermetodolojisinde çığır açıcı yönelim ve fraksiyonlar üretmiştir. Hempragmatizm hem de hermeneutik, hakikatin verili dünyasından,dünyaların açık uçlu hakikatlerine geçişin “öncü” ve “yenilikçi” ekolleri,kısacası kendi çağlarının avant-garde’ları olagelmiştir. Makalemizde, heriki eğilimin öne çıkan argümanları ışığında, uzlaştıkları ve ayrıştıklarıhususlar ele alınmaktadır.
  • Öğe
    Nesnelliğin yükselişi ve düşüşü: Nesnelliğin neliği ve mahiyeti üzerine tarihsel bir okuma
    (2019) Öztürk, Emre
    Nesnellik, sosyal teoride, bilgi sosyolojisinde ve bilim felsefesinde en çok tartışılankonuların başında gelmektedir. Nesnellik, yaygın kullanımında, bilimsel faaliyetle eşdeğer tutularak incelenirken, bu yöndeki kullanımını olanaklı kılan tarihsel temellerçoğunlukla hariçte tutulur. Nesnelliğin “bilen”in kanaatlerinden yalıtık olmayı, önyargıve peşin hükümlerden sıyrılmayı öne çıkaran “tarafsızlığı” ve değer yargısız “nötr dil”söylemi genelde belli bir nesnellik idealinin tarihsel inşası ile ilgilidir. Bunun yanında,nesnelliğin daha çok tartışmalı bir yer edindiği “perspektivizm” içinde, farklı bir okumayatabi tutulduğunu da görüyoruz. Bu kapsamda makalenin amacı, temelde nesnelliğin bufarklı kullanımlarına ilişkin, bir ideal olarak onun yükselişi ve düşüşüne dair, tarihsel birtartışma sunmaktır
  • Öğe
    Din eksenli tüketimin yeni medyadaki görünümleri: Tüketim kültürü bağlamında bir değerlendirme
    (2020) Gazneli, Didem; Kılıç, Nılgün Sofuoğlu
    Medya, piyasa mantığının korunup üretilmesine aracılık ederken, tüketim ideolojisinin kitleler tarafından kolayca benimsenmesine de neden olmaktadır. Böylece medya, pek çok şey gibi dini değerlerin de metalaştırılmasının en çarpıcı alanlarından biri haline gelmektedir. Bununla birlikte medyanın, sadece dini anlam ve sembolleri birer tüketim nesnesine indirgemekle kalmadığı; aynı zamanda, dindar bireyin kimlik ve yaşam tarzının yeniden inşa edilme sürecinde aktif bir rol oynadığı da gözlemlenmektedir. Son yıllarda, değerlerin ve öznenin bizatihi kendisini tüketimi tartışmaları dikkate alındığında, medya ve din çalışmalarında tüketim meselesinin daha geniş kapsamlı ele alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu makalede, yeni medyaya yansıyan söz konusu görünümlere ilişkin gözlemler, ilgili literatürle bir araya getirilerek tartışılmakta ve böylece sosyolojik bağlamın tespiti amaçlanmaktadır. Çalışma, medyanın, kapitalist sistemin değerlerini merkeze yerleştirerek dinsel olanı da tüketimin konusu haline getirdiği ve böylece medya, din ve tüketim kültürü etkileşiminin, bireylerin kimlik ve yaşam tarzlarındaki değişimi kaçınılmaz kıldığı sonucunu göstermektedir.
  • Öğe
    Tesettürden ölçülü giyime
    (2020) Gazneli, Didem; Kılıç, Nilgün Sofuoğlu
    Son yıllarda, tesettür giyiminin modanın konusu olması ve küresel pazardaki payının artması gibi ge-lişmeler, muhafazakâr kadınların geleneksel giyim kodlarının dönüşüme uğradığının göstergesi kabul edilebilir. Ancak, modernleşme süreci ile gelişen moda, giyim tarzı olmanın ötesinde, bireyin düşünce yapısındaki değişimleri ortaya koyması ile daha derin bir anlam içermektedir. Bu çerçevede araştır-ma, tesettürün moda yoluyla modernleşme meselesi haline gelmesi ve muhafazakâr kadınların dinsel ile olan ilişkisindeki mesafeye odaklanmaktadır. Araştırmada, tesettür giyiminde yaşanan dönüşümler irdelenerek moda üzerinden sekülerleşme eğiliminin tespit edilmesi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda, ça-lışmada nitel yöntem tercih edilmiş olup Asmin Fest, Zeruj Fest ve Zeruj AVM’de 20 kişi ile derinleme-sine görüşme gerçekleştirilmiştir. Veriler, MAXQDA analiz programından yararlanılarak betimsel analiz yöntemine tabi tutulmuştur. Araştırmanın bulgularına göre, muhafazakâr kadınlar arasında moda, mo-dern yaşam tarzının belirleyici bir etkeni olarak algılanmakta ve daha önceki kuşakların sahip olduğu geleneksel dini bağlardan giderek uzaklaşılmaktadır. Dini kaygının yerini görünüme yönelik kaygının alması ve tüketim kültürünün merkeze yerleşmesi, tesettürün modern yorumlarının benimsenmesine sebep olabilmektedir. Bu sonuç ise muhafazakâr kadınların tesettür açısından sekülerleşme eğilimi gösterdiklerini destekler niteliktedir.
  • Öğe
    Çevresel inşacılık açısından sanal dünya: Instagram'da çevreci kimlik sunumu
    (2020) Eryılmaz, Çağrı
    Bu çalışmada, Instagram örneği üzerinden sanal dünyada doğa imgesinin kurgulanması, sunulması vetüketilmesi sürecinin incelenmesi amaçlanmıştır. Postmodern dönemde yaygınlaşan sosyal medya, toplumsaletkileşimleri Instagram gibi mobil uygulamalara taşımıştır. Bireyler sanal dünyada gezgin, modacı, gurme gibikimliklerin yanında doğasever ve çevreci kimliklerini de fotoğraflar aracılığıyla inşa etmekte vesunmaktadırlar. Doğa temalı Instagram fotoğraflarından seçilen örneklerin nitel içerik analizi ile incelenmesisonucunda beş farklı doğa inşası ve simülasyonu ortaya çıkmıştır: Estetik doğa, kamp alanı, insansı hayvanlar,çevre sorunları ve kent peyzajı. İlkinde milyonlarca yıllık kümülatif evrim sürecinin sonucu olan doğayı aşkınbir manzara olarak sunan kentli kaşif kimliği öne çıkarken ikinci kategoride ise doğa, kentli gezginlerinkonforlu kamp alanı olarak gösterilmektedir. Üçüncüde vahşi doğanın canlıları insana benzer bir biçimdefotoğraflanırken dördüncüde şehir parklarında doğadaymış gibi yapan kentliler, doğa fotoğraflarını sporcu veçevreci kimliklerinin aracı olarak kullanmaktadır. Son örnekte, iklim değişikliği protestolarına dairfotoğrafların takipçileri beğeni ve yorumlarıyla, akışkan toplumsal gerçeklikte birkaç saniyeliğine çevreciolmaktadırlar.
  • Öğe
    Durkheim’da toplum-çevre etkileşimi: Dışlayıcı toplumsal olgulara karşı çevreci potansiyel
    (2019) Eryılmaz, Çağrı
    Bu çalışmanın amacı Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımını toplum-çevre etkileşimi çerçevesinde incelemektir.Döneminin ilerlemeci endüstriyel toplumunun bir üyesi olan Durkheim’ın toplumsal olguların ancak diğertoplumsal olgular ile açıklanabileceği yönündeki yaklaşımı, sosyoloji disiplininin kuruluş sürecinde çevreseletkenleri dışlamıştır. Durkheim evrim sürecindeki toplumu, tarih boyunca değişmediğini vurguladığı doğalçevreden ayrı bir gerçeklik olarak ortaya koymuştur. Diğer yandan, Durkheim sosyolojiyi ayrı bir disiplin olarakkurarken döneminin güçlü ve meşru doğa bilimlerinin yöntemlerini kullanmıştır. Ayrıca çevrenin toplumaetkisini; mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçişte ekolojik kaynakların rolü örneğindeki gibivurgulamıştır. Toplumsal gerçekliği açıklayan çalışmalarında sıklıkla nüfus, denge, organizma ve kaynak kıtlığıgibi doğa metaforları kullanmıştır. Dahası, toplumsal işbölümünün tüm canlı organizmalarda olup doğadantopluma geçtiğine dikkat çekmiştir. En önemlisi ise toplumu doğanın karmaşık bir parçası olarak tanımlamasıdır.Durkheim çevre sorunlarının ciddiyetinin ve yaygınlığının kabul edildiği; biyoloji ile ekoloji bilimlerinin çok geliştiğigünümüzde yaşasaydı, toplum-çevre etkileşimi içeren sosyolojik bir yaklaşım geliştirme potansiyeline sahipolabilecekti. Zira vurguladığı dayanışma, kolektif bilinç ve işbölümü kavramlarının yeniden yorumlanmasının,küresel ölçekteki çevre sorunlarına karşı uluslararası bir işbirliği zemini oluşturması mümkündür
  • Öğe
    Digitalization of sports: The case of video referee system in football
    (Peter Lang AG, 2021) Baş, Defne Nazlı
    [No abstract available]
  • Öğe
    The relationship between cultural value orientations and the changes in mobility during the covid-19 pandemic: A national-level analysis
    (Frontiers Media Sa, 2021) Atalay, Selin; Solmazer, Gaye
    This study investigated the relationship between cultural value orientations and country-specific changes in mobility during the Covid-19 pandemic. The aim was to understand how cultural values relate to mobility behavior during the initial stages of the pandemic. The aggregated data include Schwartz's cultural orientations, Gross Domestic Product (GDP) per capita, number of Covid-19 cases per million, and mobility change during the Covid-19 pandemic (Google Mobility Reports; percentage decrease in retail and recreation mobility, transit station mobility, workplace mobility and percentage mobility increase in residential areas). Regression analyses showed that, after controlling for economy and severity of disease, hierarchy was the primary factor reducing mobility, such as staying at home, and mobility in public spaces, such as avoiding retail and recreation sites (marginally significant). The results are discussed in the light of previous literature and the implications for social distancing measures.
  • Öğe
    When students become customers- the changing relationship between the student and the academic; A case study from social sciences in Turkey
    (2018) Atalay, Selin
    The definition of higher education is going through a rapid transformation where higher education is seen as a strategic commodity with ahigh profit potential. Actors involved in an increasingly commodified higher education arena are taking different positions in this changingcontext. Neoliberal ideology is taken as the basis of the transformation of higher education. Academics taking the role of service providersare losing their professional positions where students are being regarded as customers in the ‘Neoliberal University’. This implies a changein the relationship between institutions, academics and students which will be analyzed throughout this paper. The paper takes the point ofview of academics, bringing in results of a qualitative PhD study conducted with 28 academics working in public and foundation (private)universities located in the cities of Istanbul and Izmir. The case presented in this study will be analyzed as part of the discussion on thechanging nature of higher education in which academics are increasingly being controlled through their relationship with their studentsand the effects of the increasing demands of the students taking the role of customers. This analysis is a part of a broader discussion on howthe academic profession is changing under the context of the ‘Neoliberal University’.
  • Öğe
    Akademik Taylorizm, performans yönetimi ve akademik üretimde niceliğin önemi: Akademisyenler üzerine niteliksel bir çalışma
    (2019) Atalay, Selin
    Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de yükseköğretim alanında ortaya çıkan performansyönetimi anlayışının bir yansıması olan akademik üretim sürecini değerlendirmektir. Buçerçevede çalışmada, ‘Emek Süreci Kuramı’ kuramsal bakış açısından akademik emek süreciele alınmış ve temel bir akademik faaliyet olan yayın yapma süreçlerinde ‘AkademikTaylorizm’in etkisi değerlendirilmiştir. Akademik emek sürecinde Taylorizm,akademisyenlik mesleğinin zanaat yapısının bozulması ve zanaat bilgisinin yönetimlereaktarılması temelinde ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, akademik işin standartlaştırılmış,ölçümlenebilir ve böylelikle denetlenebilir hale getirilmiş olduğu görülmektedir. Akademideiş güvencesi sorunlu hale gelirken, akademik emeğin kendisinden beklenen performansısergileme yönünde hareket eder hale gelmesi söz konusu olmaktadır. 2017 yılında,Türkiye’de yükseköğretim alanında gerçekleşen dönüşümün akademik emek üzerindekietkisini anlamak üzere bir çalışma gerçekleştirilmiştir. İstanbul ve İzmir illerinde yer alanvakıf ve devlet üniversitelerinde sosyal bilimler alanlarında çalışmakta olan, farklıünvanlara sahip 28 öğretim üyesi ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırmadan eldeedilmiş niteliksel verilerin bu çalışma kapsamında değerlendirilmesi sonucunda, yükseköğretimde Taylorizm stratejilerin uygulanması ile birlikte akademik işin yoğunlaştırıldığıgörülmüştür. Bu yoğun iş yükü çerçevesinde, yayın sürecinde akademik emeğin sözleşmeyenileme ya da kariyerinde ilerleme motivasyonu ile, ‘stratejik’ olarak nitelendirilebilecekyayın yapma yollarını benimseyebilmesi söz konusudur. Kısa sürede yayın yapma ya da‘puan’ toplama adına akademisyenler bir stratejik düşünme şekli geliştirmektedirler. Buçalışma, yayın yapma sürecinin bir akademik faaliyet olarak araç yerine amaç halinegelmekte olduğuna ve niceliğin niteliğe öncelendiği bir anlayışın akademik üretime hakimolmakta olduğuna dair tartışma çerçevesinde akademik Taylorizmin yükselişini elealmaktadır.
  • Öğe
    Sosyolojik perspektiften dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu: Tıbbileştirme ve farmasötikalizasyon temelinde kavramsal bir değerlendirme
    (2020) Atalay, Selin
    Geçtiğimiz yarım yüzyıl içinde dünya genelinde, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) görülme sıklığı ve ilaçlarının kullanım oranları artmıştır. DEHB ilk olarak bir çocukluk dönemi davranış bozukluğu olarak tanımlanmış, sonrasında hastalık kategorisi yetişkinleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu çalışmada DEHB, sosyolojik bir perspektiften değerlendirilmekte, bozukluğun tıbbileştirilmesi ve farmasötikalizasyonu çeşitli toplumsal değişimler üzerinden analiz edilmektedir. Bu gelişmeler neoliberal politikalar, sağlık alanında postmodern paradigmaya geçiş, ilaç endüstrisinin kâr temelli işleyişi, Web 2.0 teknolojisi ve küreselleşme süreci temelinde değerlendirilmektedir. DEHB’nin tıbbileştirilmesi ve farmasötikalizasyonu süreçleri, bu çalışma kapsamında, toplumsal sorunlara yönelik bireysel ve ilaç bazlı çözümlerin benimsenmesi ve yapısal faktörlerin ikincilleştirilmesi temelinde ele alınmaktadır.