Sosyoloji Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Neoliberal yönetimsellik ve performansın tıbbileştirilmesi bağlamında Ekşi Sözlük'te ritalin tartışmaları(Ege Üniversitesi, 2021) Atalay, SelinBu çalışma ‘güncel hakikat rejimi’ olarak neoliberalizm ve onun birey kurgusu ‘homo-economicus’a odaklanmaktadır. Çalışmanın amacı, Bir Web 2.0 platformu olan Ekşi Sözlük’te DEHB’nin tedavisinde kullanılan Ritalin isimli ilaca ilişkin yürütülen tartışmayı neoliberal yönetimsellik nosyonu üzerinden değerlendirmektir. Bu kapsamda Ritalin başlığı altında bulunan, 2002-2019 yılları arasında oluşturulmuş 540 giri, MAXQDA 20 nitel veri analiz programı kullanılarak analiz edilmiştir. Analiz sonucunda, Ritalin başlığı altında yer alan giri sayısının yıllar içinde artış gösterdiği, en fazla girinin 2019 yılında oluşturulmuş olduğu belirlenmiştir. 2002’ye kıyasla 2019 yılında Ritalin başlığı altındaki giri sayısı 38,3 kat artarken sözlükte bulunan yazar sayısının 17,9 kat artış gösterdiği görülmüştür. Ritalin tartışmasında en çok tekrarlanan ana konuların %47,49 ile Ritalin’in etkileri, %38,51 ile Ritalin’e ilişkin bilgiler, %14 ile Ritalin’e ilişkin bu bilgilere hangi yollardan ulaşıldığı üzerine olduğu görülmüştür. Ekşi Sözlük yazarlarının, neoliberal yönetimsellik anlayışına uygun bir şekilde Ritalin’e ilişkin fayda/zarar analizi, risk değerlendirmesi gerçekleştirdiği belirlenmiştir. Ritalin tartışmasında en sık tekrarlanan alt kategori çoğunlukla akademik başarı temelinde ele alınan, ilacın olumlu etkileridir. Yazarlar Ritalin’in rekreasyonel amaçlarla kullanılabildiğini, reçetesiz tanıdık vasıtasıyla ilaca ulaşımın sağlanabildiğini dile getirmiştir. Ritalin tartışmasında ilaç, farklı etkileri üzerinden değerlendirmeye alınırken özellikle 2017 yılı sonrasında ilaca erişme yollarının tartışmanın önemli bir bölümünü oluşturduğu görülmüştür. Çalışma kapsamında Ritalin, performans odaklı neoliberal toplumda bir kendini biçimlendirme teknolojisi olarak ele alınmıştır. Ritalin’in bu bağlamda Ekşi Sözlük’te performans gösterebilirliğin bir aracı olarak değerlendirildiği saptanmıştır.Öğe Ttansformation of the notion of "causality" in Francis Bacon and Galilei's criticism of "Aristotelianism"(Inonu University, 2024) Öztürk, EmreCausality is one of the concepts that is emphasized in natural sciences as well as in social sciences. The idea of causality has been discussed and examined by many thinkers. In this sense, the concept has come to the fore with different evaluations regarding its semantic nature, extending from its Ancient Greek roots to the present day. Aristotle is a decisive starting point in expounding the basic discussion dynamics of the concept. Aristotle has a distinctive place among thinkers who have pondered causal explanation and produced comprehensive and unifying analyses. In his investigation of causes, he presented a holistic and multifaceted understanding in which causes were evaluated “together” with their different qualities. This view, which was widely accepted for a long time, turned into the sharp swords of Scholastic doctrine under the name of “Aristotelianism”, but with the rise of “new science” it was criticized by different names. At this point, Francis Bacon and Galileo Galilei’s criticisms of Aristotelianism have a decisive place in the transformation of the concept of causality. In the light of their criticisms, the nature of causal explanation has undergone a significant transformation. These criticisms, which were influential in the birth of modern sciences, revised the approach to nature research and provided it with a framework that determined the outlines of the new method. In this article, the roles of Bacon and Galileo in this historical break in the understanding of causality are discussed, and their ideas in this regard are discussed by comparing them with the theses and assumptions of Aristotle (and Aristotelianism). In addition, it is aimed to exhibit the nuances of Bacon and Galileo’s commentary on Aristotle, which bears the traces of a route of continuity in certain respects, not just as a junction of discontinuity.Öğe A theoretical investigation on the entity, development and usage areas of social media(Bekir KOCADAŞ, 2020) Güzel, CanselSocial media is an important communication network, but it is a very popular place of interaction that refers to more than that includes social practices based on individual-individual and individual-group relations, and offers a versatile living space for everyone today. With the increasing widespread use of technological tools, access to this area has become quite easy. Along with the types of social media, it is seen that it provides people with new equipment and tools to express themselves in many mediums from business life to private life. In this respect, it is a medium that contributes to the effectiveness of life and is available to people with its interaction, simultaneity and non-mass features. Social media is also actively used by institutions in education and business life, as it is a leading area in terms of effectiveness. Therefore, it is seen that social media has usage styles and derivatives that extend to all areas of life. Through this fact, in the current study, to reveal usage area for the social media platform and mention the separative aims, contents, properties, qualities, and effectiveness of these ducts about the social media matter which is growing in different branches making a total explanation is aimed. This study, in a sense, aims to provide theoretical guidance to researchers who are inclined to investigate this issue. İn this target, a small contribution in this regard will be more than enough to achieve its goal.Öğe Riskin inşası ve sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi bağlamında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu: Hürriyet Gazetesi örneği(2021) Atalay, SelinToplumsal normlara uyum; sapmanın kontrolü, yani sosyal kontrol mekanizmaları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Günümüzde bu mekanizmanın temel kaynaklarından biri tıp alanı ve tıp bilgisi haline gelmiştir. Sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi kapsamında tıbbileştirilen alanlardan biri Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğudur (DEHB). Sağlık alanında uzman kişiler dışındaki bireyler, farklı kanallar aracılığıyla tıbbi bilgiye erişmekte ve bu bilginin üretim süreçlerine müdahil olmaktadır. Bu bilginin yeniden üretildiği alanlardan biri medyadır. Bu çerçevede çalışma kapsamında, 1997-2020 yılları arasında Hürriyet Gazetesinin internet sayfasında yer alan 135 DEHB haberi analiz edilmiştir. Başlıklar, yayın yılı ve haber kaynağı temelinde gerçekleştirilen nicel analizde SPSS Toplumsal normlara uyum; sapmanın kontrolü, yani sosyal kontrol mekanizmaları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Günümüzde bu mekanizmanın temel kaynaklarından biri tıp alanı ve tıp bilgisi haline gelmiştir. Sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi kapsamında tıbbileştirilen alanlardan biri Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğudur (DEHB). Sağlık alanında uzman kişiler dışındaki bireyler, farklı kanallar aracılığıyla tıbbi bilgiye erişmekte ve bu bilginin üretim süreçlerine müdahil olmaktadır. Bu bilginin yeniden üretildiği alanlardan biri medyadır. Bu çerçevede çalışma kapsamında, 1997-2020 yılları arasında Hürriyet Gazetesinin internet sayfasında yer alan 135 DEHB haberi analiz edilmiştir. Başlıklar, yayın yılı ve haber kaynağı temelinde gerçekleştirilen nicel analizde SPSS 25 programı; haber içerikleri ve içerik frekansları temelinde gerçekleştirilen nitel ve nicel analizde ise MAXQDA 20 programı kullanılmıştır. DEHB haberi sayısı, en fazla haberin yayınlandığı 2013 yılına kadar artış, sonrasında düşüş eğilimi göstermiştir. Kaynak kullanımı açısından, haberlerin büyük çoğunluğu (%75,6) Türkiye, dış kaynakların büyük çoğunluğu (%88,2) ise ABD kaynaklıdır. Haber başlığı ve genel içerikler temelinde değerlendirildiğinde en fazla görülen kategori, DEHB’ye ve onun yaratabileceği tehlikelere dikkat çeken ‘tehlike / uyarı / hastalık’ kategorisidir. Haber içeriklerinde DEHB, daha çok biyomedikal bir perspektiften ele alınmaktadır. İçerik kategorilerinde en fazla tekrarlanan kategorinin ‘risk’ olduğu görülmektedir. Risk Toplumu kuramı bağlamında değerlendirildiğinde, bir hastalığın ‘öngörülebilir’ sonuçlarının öne çıkarılması kapsamında, riskin inşası söz konusu olmaktadır. Haber içeriklerinde yer alan, hastalık konusunda bireylerin, ailelerin suçlanmamasının gerekliliğine ilişkin ifadeler çerçevesinde ortaya çıkan, ‘hastalığın onaylanması’ kategorisi ile birlikte değerlendirildiğinde, risk inşasının, sosyal kontrol mekanizmasının bir parçası olduğu görülmektedir. Haberler aracılığıyla DEHB olan kişileri bekleyen riskler tanımlanmakta, kişinin kendi durumundan dolayı suçlu olmadığı, teşhisi ve tedaviyi yani ‘hasta rolünü’ kabul etmesinin zararın engellenmesi yolunda gerekli olduğu ortaya konmaktadır. Bu çerçevede sosyal kontrol tıbbileştirilmektedir. programı; haber içerikleri ve içerik frekansları temelinde gerçekleştirilen nitel ve nicel analizde ise MAXQDA 20 programı kullanılmıştır. DEHB haberi sayısı, en fazla haberin yayınlandığı 2013 yılına kadar artış, sonrasında düşüş eğilimi göstermiştir. Kaynak kullanımı açısından, haberlerin büyük çoğunluğu (%75,6) Türkiye, dış kaynakların büyük çoğunluğu (%88,2) ise ABD kaynaklıdır. Haber başlığı ve genel içerikler temelinde değerlendirildiğinde en fazla görülen kategori, DEHB’ye ve onun yaratabileceği tehlikelere dikkat çeken ‘tehlike / uyarı / hastalık’ kategorisidir. Haber içeriklerinde DEHB, daha çok biyomedikal bir perspektiften ele alınmaktadır. İçerik kategorilerinde en fazla tekrarlanan kategorinin ‘risk’ olduğu görülmektedir. Risk Toplumu kuramı bağlamında değerlendirildiğinde, bir hastalığın ‘öngörülebilir’ sonuçlarının öne çıkarılması kapsamında, riskin inşası söz konusu olmaktadır. Haber içeriklerinde yer alan, hastalık konusunda bireylerin, ailelerin suçlanmamasının gerekliliğine ilişkin ifadeler çerçevesinde ortaya çıkan, ‘hastalığın onaylanması’ kategorisi ile birlikte değerlendirildiğinde, risk inşasının, sosyal kontrol mekanizmasının bir parçası olduğu görülmektedir. Haberler aracılığıyla DEHB olan kişileri bekleyen riskler tanımlanmakta, kişinin kendi durumundan dolayı suçlu olmadığı, teşhisi ve tedaviyi yani ‘hasta rolünü’ kabul etmesinin zararın engellenmesi yolunda gerekli olduğu ortaya konmaktadır. Bu çerçevede sosyal kontrol tıbbileştirilmektedir.Öğe Sosyal dünyanın metodolojik izdüşümleri arasında bir karşılaşmanın anatomisi: Comte ve Mill’in nedensellik tartışması(Mustafa Süleyman ÖZCAN, 2024) Öztürk, EmreAuguste Comte ve John Stuart Mill, sosyal dünyanın incelenmesine dair kapsamlı metodolojik fikirler ortaya koymuş etkili isimlerdir. Comte ve Mill bir dönem diyalog içinde olmuş, karşılıklı eleştiri ve önerilerle birbirlerine katkı sunmuşlardır. Sosyolojinin toplumsal fenomenlerden hareketle toplumsal yasaları oluşturma düşüncesi, Comte kadar Mill’in de gündeminde yer almıştır. Ancak Mill, Comte’un sosyoloji projesini psikoloji ve etoloji gibi bilimlerle genişletme teşebbüsünde bulunmuştur. Bu minvalde Comte ve Mill bilimsel açıklamanın temel mahiyetleri arasında yer alan nedensellik konusunda, kimi yönlerden birbirinden farklılaşan değerlendirmelere başvurmuşlardır. Sosyal dünyanın bilimsel incelenmesine yönelik natüralist bir tutum her ikisinin çalışmalarına hâkim olmuşsa da, insan davranışlarını açıklama ve nedenlerini ortaya çıkarma noktasında projelerini farklı argümanlarla tamamlamayı tercih etmişlerdir. Mill, Comte’un pozitif bilim projesine oldukça ilgiyle yaklaşmışken, sosyolojinin bu piramide dahil edilme tarzının ve ona biçilen rolün tüm bir pozitif bilim sistemini tehlikeye attığı kanaatinde olmuştur. Düşünürler arasında 1840’ların başında başlayan mektuplaşmalar, Mill’in Comte’un sistemini iyileştirmeye yönelik pek çok önerisini gözler önüne sermektedir. Temelde Mill, sosyolojik bir nedensel açıklamanın gerçekten mevcut olabilmesi için, bireyi farklı nitelikleriyle izah etmeye çalışan sair sosyal disiplinlerden de yararlanması gerektiği inancındadır. Bu nedenle, makalede, Comte ve Mill karşılaşmasının verimli entelektüel dinamiklerini sergilemek adına onların nedensellik konusunda birbiriyle ayrışan ve örtüşen yönlerinin neler olduğu ele alınmıştır. Comte ve Mill pek çok farklı kavram veya tema ışığında irdelenebilir. Lakin nedensellik konusundaki argümantasyonun her iki isim arasında cereyan eden temasın ne gibi sonuçlar yarattığını ölçmede daha verimli bir kavrayış sunabileceği söylenebilir. Bu anlamda, makalede, Comte ve Mill’in nedensellik kavrayışlarının sergilenmesi, her iki entelektüel ufkun nedensellik analizi üzerinden karşılaştırılması ve her bir düşünürün bir diğeri aracılığıyla anlaşılmasına katkı sunan unsurların gösterilmesi amaçlanmaktadır.Öğe Belirlenimciliği kurtarmak ve belirleyen olmak: Immanuel Kant'ın nedensellik kavrayışı üzerine bir değerlendirme(Adıyaman University, 2024) Öztürk, EmreImmanuel Kant düşünce tarihinin en etkili figürlerinden birisidir. Sosyal bilimlerde Kant’ın terminolojisi, ele aldığı konular, sunduğu argümanlar, önerdiği çözümler ve ortaya attığı yeni aydınlatıcı sorularla pek çok disiplin için bir mihenk taşı konumdadır. Özellikle de çağdaş yazının özgürlük, belirlenimcilik ve etik gibi konularında bugün ne denli mümbit olduğu düşünüldüğünde Kant’ın güncelliği her zamankinden daha çok değer kazanmaktadır. Bu nedenle makalede Kant’ın belirlenimcilik ve özgürlük konusundaki uzlaşıya nedensellik düşüncesi üzerinden nasıl bir karşılık bulmaya çalıştığı hususu üzerinde durulmaktadır. Kant zaman ve mekâna bağlı fenomenal dünyanın zorunluluk içeren nedensel karakterini düşünülür dünyanın karakteristikleriyle birlikte ele almaya teşebbüs eder. Buradaki motivasyonlardan biri, David Hume’un ellerinde çıkmaza giren nedensellik ilkesini kurtarmak. Ama Kant bu adımı özgür istence yer açan bir nedensellik kavrayışıyla da barıştırmak ister. Bu nedenle onun bir diğer (ve daha önemli) motivasyonu özgür istence sahip ahlaki bireyin kendisine de bir alan açmak olarak belirir. Makalede, Kant’ın bilimin inceleme nesnesi olan doğa dünyasının belirlenimciliği ile öznenin ahlaki eylemlerinin temeli olan otonomisini uzlaştırma teşebbüsü ele alınmakta, bu yöndeki tespitlerine ilişkin bir değerlendirme sunulmakta ve Kant’ın bu girişimindeki temel dayanak noktaları irdelenmektedir.Öğe Sinop ilinin alternatif turizm çeşitleri açısından swot analizi(2020) Uçar, Semra; Can, Okan; Aytuğ, H. Kutay; Eryılmaz, Çağrı1970’lerden beri dünyanın farklı bölgelerinde uygulamaları görülen alternatif turizm, genellikledeniz kum ve güneş üçlüsü dışında, küçük ölçekli ve büyük ölçüde yerel nüfusu ilgilendirenprojeleri tanımlamakta kullanılan bir kavramdır. Kültür, turizm ve eğitim kenti olarakkonumlandırılan Sinop’taki en önemli ekonomik faaliyetlerden biri turizmdir. Bununla birlikte,yaz sezonunun kısalığından kaynaklı olarak Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül gibi en fazla 4 aysüren bir turizm sezonu, kentin turizme dayalı gelişmesini sınırlamaktadır. Buna karşın Sinop ilisahip olduğu bakir doğası, tabiat parkları, gölleri, mağaraları, yaban hayatı, en az 5000 yıllıktarihinden kaynaklı kültürel ve arkeolojik değerleri ile büyük bir alternatif turizm potansiyelinesahiptir. Bu çalışmada ilin alternatif turizm potansiyelini değerlendirmek için turizmpaydaşlarıyla 2018 Kasım ayında yapılan açık-uçlu 22 görüşme sonucunda elde edilen verilerışığında, öncelikle kentin alternatif turizm destinasyonları değerlendirilmiştir. Daha sonra iseSinop’taki turizm paydaşlarıyla yapılan görüşmelerden elde edilen veriler sonucunda bir SWOTanalizi tablosu oluşturulmuş ve değerlendirilmiştir. Turizm paydaşlarına göre, Sinop kültürturizmi, kırsal turizm ve spor turizmi gibi alternatif turizm türleri açısından önemli birdestinasyon olma potansiyeline sahiptir. Bununla birlikte kent özellikle alt yapı ve şehir içi ulaşımsorunları ile turizm paydaşları arasında yeterince eşgüdüm sağlanamaması nedeniyle bupotansiyeli yeterince hayata geçirememektedir. Son olarak hem SWOT analizinin sonuçları hem dekentin alternatif turizminin nasıl daha fazla geliştirilebileceğine yönelik görüşmelerdekipaydaşların verdiği bilgiler de dikkate alarak öneriler getirilmiştir.Öğe Riskin inşası ve sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi bağlamında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu: Hürriyet Gazetesi örneği(2021) Atalay, SelinToplumsal normlara uyum; sapmanın kontrolü, yani sosyal kontrol mekanizmaları çerçevesinde gerçekleşmektedir. Günümüzde bu mekanizmanın temel kaynaklarından biri tıp alanı ve tıp bilgisi haline gelmiştir. Sosyal kontrolün tıbbileştirilmesi kapsamında tıbbileştirilen alanlardan biri Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğudur (DEHB). Sağlık alanında uzman kişiler dışındaki bireyler, farklı kanallar aracılığıyla tıbbi bilgiye erişmekte ve bu bilginin üretim süreçlerine müdahil olmaktadır. Bu bilginin yeniden üretildiği alanlardan biri medyadır. Bu çerçevede çalışma kapsamında, 1997-2020 yılları arasında Hürriyet Gazetesinin internet sayfasında yer alan 135 DEHB haberi analiz edilmiştir. Başlıklar, yayın yılı ve haber kaynağı temelinde gerçekleştirilen nicel analizde SPSS 25 programı; haber içerikleri ve içerik frekansları temelinde gerçekleştirilen nitel ve nicel analizde ise MAXQDA 20 programı kullanılmıştır. DEHB haberi sayısı, en fazla haberin yayınlandığı 2013 yılına kadar artış, sonrasında düşüş eğilimi göstermiştir. Kaynak kullanımı açısından, haberlerin büyük çoğunluğu (%75,6) Türkiye, dış kaynakların büyük çoğunluğu (%88,2) ise ABD kaynaklıdır. Haber başlığı ve genel içerikler temelinde değerlendirildiğinde en fazla görülen kategori, DEHB’ye ve onun yaratabileceği tehlikelere dikkat çeken ‘tehlike / uyarı / hastalık’ kategorisidir. Haber içeriklerinde DEHB, daha çok biyomedikal bir perspektiften ele alınmaktadır. İçerik kategorilerinde en fazla tekrarlanan kategorinin ‘risk’ olduğu görülmektedir. Risk Toplumu kuramı bağlamında değerlendirildiğinde, bir hastalığın ‘öngörülebilir’ sonuçlarının öne çıkarılması kapsamında, riskin inşası söz konusu olmaktadır. Haber içeriklerinde yer alan, hastalık konusunda bireylerin, ailelerin suçlanmamasının gerekliliğine ilişkin ifadeler çerçevesinde ortaya çıkan, ‘hastalığın onaylanması’ kategorisi ile birlikte değerlendirildiğinde, risk inşasının, sosyal kontrol mekanizmasının bir parçası olduğu görülmektedir. Haberler aracılığıyla DEHB olan kişileri bekleyen riskler tanımlanmakta, kişinin kendi durumundan dolayı suçlu olmadığı, teşhisi ve tedaviyi yani ‘hasta rolünü’ kabul etmesinin zararın engellenmesi yolunda gerekli olduğu ortaya konmaktadır. Bu çerçevede sosyal kontrol tıbbileştirilmektedir.Öğe Çevresel inşacılık açısından sanal dünya : Instagram'da çevreci kimlik sunumu(2020) Eryılmaz, ÇağrıBu çalışmada, Instagram örneği üzerinden sanal dünyada doğa imgesinin kurgulanması, sunulması vetüketilmesi sürecinin incelenmesi amaçlanmıştır. Postmodern dönemde yaygınlaşan sosyal medya, toplumsaletkileşimleri Instagram gibi mobil uygulamalara taşımıştır. Bireyler sanal dünyada gezgin, modacı, gurme gibikimliklerin yanında doğasever ve çevreci kimliklerini de fotoğraflar aracılığıyla inşa etmekte vesunmaktadırlar. Doğa temalı Instagram fotoğraflarından seçilen örneklerin nitel içerik analizi ile incelenmesisonucunda beş farklı doğa inşası ve simülasyonu ortaya çıkmıştır: Estetik doğa, kamp alanı, insansı hayvanlar,çevre sorunları ve kent peyzajı. İlkinde milyonlarca yıllık kümülatif evrim sürecinin sonucu olan doğayı aşkınbir manzara olarak sunan kentli kaşif kimliği öne çıkarken ikinci kategoride ise doğa, kentli gezginlerinkonforlu kamp alanı olarak gösterilmektedir. Üçüncüde vahşi doğanın canlıları insana benzer bir biçimdefotoğraflanırken dördüncüde şehir parklarında doğadaymış gibi yapan kentliler, doğa fotoğraflarını sporcu veçevreci kimliklerinin aracı olarak kullanmaktadır. Son örnekte, iklim değişikliği protestolarına dairfotoğrafların takipçileri beğeni ve yorumlarıyla, akışkan toplumsal gerçeklikte birkaç saniyeliğine çevreciolmaktadırlar.Öğe Hegemonik erkekliğin inşası: İzmir’de ‘daha’ erkeklik(2021) Aydın, Dilara; Atalay, SelinBu çalışmada hegemonik erkeklik kavramsallaştırması temelinde, farklı erkeklik deneyimlerini ve erkekliğin hangi ön kabuller ve mekanizmalar aracılığıyla inşa edildiğini anlamlandırmak amaçlanmıştır. Nitel araştırma yöntemi kullanılarak yürütülen çalışmada, kartopu örnekleme yoluyla İzmir’de doğup büyüdüğü saptanan 14 katılımcı ile yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak derinlemesine görüşme gerçekleştirilmiştir. Çalışmadan elde edilen erkeklik kurgusuna ilişkin araştırma verileri, farklı illerde gerçekleştirilen çalışmalar ışığında analiz edilmiştir. Diğer çalışmalarda, erkekliğin kurulması yolunda geçilen aşamalardan biri olarak askerliğe yapılan vurgunun, bu çalışma kapsamında söylem düzeyinde kendini göstermediği fakat erkekliğin inşasında ailedeki diğer erkeklerin ve özellikle babanın başat rolünün bu çalışma kapsamında da erkeklik için geçerli olduğu görülmüştür. Çalışmada İzmirli erkek olmanın, centilmenlik, kibarlık, eğitimli olma, kadınlara ‘saygı’ gösterme, zeki olma gibi özellikler üzerine kurulduğu belirlenmiştir. Farklı çalışmalarda hegemonik erkekliğin gelenekler ve milliyetçilik üzerine kurulmuş olduğu görülürken bu çalışmada ‘modernlik’ üzerine kurulduğu fakat yine de bir ‘ayrıcalık’ olarak deneyimlendiği saptanmıştır.Öğe Kemal Tahir’de Osmanlılık ve Anadolu Türklüğü ilişkisi(2018) Yıldırım, YükselÇalışmamızda Kemal Tahir düşüncesinde Osmanlılık ve Anadolu Türklüğüarasındaki ilişki ele alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda bir imparatorluk olanOsmanlı Devleti ile arasında doğal yapısal farklılıklar bulunmaktadır. Ulus devletmodeline göre şekillenen Cumhuriyet bu yapısal farklıları bir çelişki olarak dabünyesinde taşımıştır. Kemal Tahir yaşadığı dönem dolayısı ile hem son dönem Osmanlıhem de Cumhuriyet düşünce sistemini yakından tanıma ve bu çelişkiler üzerine düşünmeyazma imkânı bulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu, Doğu’da üretici uygarlıklar üzerindekurulan ve onları Batı soygunu ve sömürüsünden koruyan asker devlet geleneğinindevamcısıdır ve Devlet teşkilatlanması ile birlikte toplum-devlet ilişkisi de buna göreşekillenmiştir. Doğu devletlerinde görülen devlet-toplum ikiliğini bünyesindetaşımaktadır. Bu nedenle tarihi boyunca egemenliği altındaki halklarla özellikle AnadoluTürklüğü ile ilişkisi gündem oluşturduğu gibi Kemal Tahir’in döneminde de soru konusuolmuştur. Bu çalışmada bir çelişki olarak görülen bu ikiliğin anlamı ele alınmayaçalışılacaktır.Öğe (Neo)pragmatizm ve (felsefî) hermeneutik: Avant-garde bir ortaklık(2020) Öztürk, EmrePragmatizm ve hermeneutik sosyal bilimler felsefesi ve metodolojisinehâkim olan kısır ve düalistik kavrayışı eleştiren, geleneksel (pozitivist)görüşün “yöntem fetişizmine” ve “kesinlik arayışına” karşı duranyaklaşımlardır. Hermeneutik, insanı içinde yer aldığı ufuk eksenindedeğerlendirir ve insanî tecrübe ediş alanlarında “en doğru yöntem”intahakkümünün yarattığı hakikat tekelciliğine savaş açar. Pragmatizm ise,araştırma ve soruşturmayı, problem odaklı pratik insan düşünüşünün herzerresine uyarlayan bir yaklaşımdan hareket eder. İnsan doğasınatanımlar üreten, onu “kabuller”e göre tasnif eden, salt refleksiyonaindirgenmiş ve yaşamdan kopuk bir “bilimcilik”e bulanmış sosyal bilimkavrayışlarını eleştiri konusu edinir. Her iki “yol ayrımı” sosyal bilimlermetodolojisinde çığır açıcı yönelim ve fraksiyonlar üretmiştir. Hempragmatizm hem de hermeneutik, hakikatin verili dünyasından,dünyaların açık uçlu hakikatlerine geçişin “öncü” ve “yenilikçi” ekolleri,kısacası kendi çağlarının avant-garde’ları olagelmiştir. Makalemizde, heriki eğilimin öne çıkan argümanları ışığında, uzlaştıkları ve ayrıştıklarıhususlar ele alınmaktadır.Öğe Nesnelliğin yükselişi ve düşüşü: Nesnelliğin neliği ve mahiyeti üzerine tarihsel bir okuma(2019) Öztürk, EmreNesnellik, sosyal teoride, bilgi sosyolojisinde ve bilim felsefesinde en çok tartışılankonuların başında gelmektedir. Nesnellik, yaygın kullanımında, bilimsel faaliyetle eşdeğer tutularak incelenirken, bu yöndeki kullanımını olanaklı kılan tarihsel temellerçoğunlukla hariçte tutulur. Nesnelliğin “bilen”in kanaatlerinden yalıtık olmayı, önyargıve peşin hükümlerden sıyrılmayı öne çıkaran “tarafsızlığı” ve değer yargısız “nötr dil”söylemi genelde belli bir nesnellik idealinin tarihsel inşası ile ilgilidir. Bunun yanında,nesnelliğin daha çok tartışmalı bir yer edindiği “perspektivizm” içinde, farklı bir okumayatabi tutulduğunu da görüyoruz. Bu kapsamda makalenin amacı, temelde nesnelliğin bufarklı kullanımlarına ilişkin, bir ideal olarak onun yükselişi ve düşüşüne dair, tarihsel birtartışma sunmaktırÖğe Din eksenli tüketimin yeni medyadaki görünümleri: Tüketim kültürü bağlamında bir değerlendirme(2020) Gazneli, Didem; Kılıç, Nılgün SofuoğluMedya, piyasa mantığının korunup üretilmesine aracılık ederken, tüketim ideolojisinin kitleler tarafından kolayca benimsenmesine de neden olmaktadır. Böylece medya, pek çok şey gibi dini değerlerin de metalaştırılmasının en çarpıcı alanlarından biri haline gelmektedir. Bununla birlikte medyanın, sadece dini anlam ve sembolleri birer tüketim nesnesine indirgemekle kalmadığı; aynı zamanda, dindar bireyin kimlik ve yaşam tarzının yeniden inşa edilme sürecinde aktif bir rol oynadığı da gözlemlenmektedir. Son yıllarda, değerlerin ve öznenin bizatihi kendisini tüketimi tartışmaları dikkate alındığında, medya ve din çalışmalarında tüketim meselesinin daha geniş kapsamlı ele alınması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu makalede, yeni medyaya yansıyan söz konusu görünümlere ilişkin gözlemler, ilgili literatürle bir araya getirilerek tartışılmakta ve böylece sosyolojik bağlamın tespiti amaçlanmaktadır. Çalışma, medyanın, kapitalist sistemin değerlerini merkeze yerleştirerek dinsel olanı da tüketimin konusu haline getirdiği ve böylece medya, din ve tüketim kültürü etkileşiminin, bireylerin kimlik ve yaşam tarzlarındaki değişimi kaçınılmaz kıldığı sonucunu göstermektedir.Öğe Tesettürden ölçülü giyime(2020) Gazneli, Didem; Kılıç, Nilgün SofuoğluSon yıllarda, tesettür giyiminin modanın konusu olması ve küresel pazardaki payının artması gibi ge-lişmeler, muhafazakâr kadınların geleneksel giyim kodlarının dönüşüme uğradığının göstergesi kabul edilebilir. Ancak, modernleşme süreci ile gelişen moda, giyim tarzı olmanın ötesinde, bireyin düşünce yapısındaki değişimleri ortaya koyması ile daha derin bir anlam içermektedir. Bu çerçevede araştır-ma, tesettürün moda yoluyla modernleşme meselesi haline gelmesi ve muhafazakâr kadınların dinsel ile olan ilişkisindeki mesafeye odaklanmaktadır. Araştırmada, tesettür giyiminde yaşanan dönüşümler irdelenerek moda üzerinden sekülerleşme eğiliminin tespit edilmesi hedeflenmiştir. Bu doğrultuda, ça-lışmada nitel yöntem tercih edilmiş olup Asmin Fest, Zeruj Fest ve Zeruj AVM’de 20 kişi ile derinleme-sine görüşme gerçekleştirilmiştir. Veriler, MAXQDA analiz programından yararlanılarak betimsel analiz yöntemine tabi tutulmuştur. Araştırmanın bulgularına göre, muhafazakâr kadınlar arasında moda, mo-dern yaşam tarzının belirleyici bir etkeni olarak algılanmakta ve daha önceki kuşakların sahip olduğu geleneksel dini bağlardan giderek uzaklaşılmaktadır. Dini kaygının yerini görünüme yönelik kaygının alması ve tüketim kültürünün merkeze yerleşmesi, tesettürün modern yorumlarının benimsenmesine sebep olabilmektedir. Bu sonuç ise muhafazakâr kadınların tesettür açısından sekülerleşme eğilimi gösterdiklerini destekler niteliktedir.Öğe Durkheim’da toplum-çevre etkileşimi: Dışlayıcı toplumsal olgulara karşı çevreci potansiyel(2019) Eryılmaz, ÇağrıBu çalışmanın amacı Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımını toplum-çevre etkileşimi çerçevesinde incelemektir.Döneminin ilerlemeci endüstriyel toplumunun bir üyesi olan Durkheim’ın toplumsal olguların ancak diğertoplumsal olgular ile açıklanabileceği yönündeki yaklaşımı, sosyoloji disiplininin kuruluş sürecinde çevreseletkenleri dışlamıştır. Durkheim evrim sürecindeki toplumu, tarih boyunca değişmediğini vurguladığı doğalçevreden ayrı bir gerçeklik olarak ortaya koymuştur. Diğer yandan, Durkheim sosyolojiyi ayrı bir disiplin olarakkurarken döneminin güçlü ve meşru doğa bilimlerinin yöntemlerini kullanmıştır. Ayrıca çevrenin toplumaetkisini; mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçişte ekolojik kaynakların rolü örneğindeki gibivurgulamıştır. Toplumsal gerçekliği açıklayan çalışmalarında sıklıkla nüfus, denge, organizma ve kaynak kıtlığıgibi doğa metaforları kullanmıştır. Dahası, toplumsal işbölümünün tüm canlı organizmalarda olup doğadantopluma geçtiğine dikkat çekmiştir. En önemlisi ise toplumu doğanın karmaşık bir parçası olarak tanımlamasıdır.Durkheim çevre sorunlarının ciddiyetinin ve yaygınlığının kabul edildiği; biyoloji ile ekoloji bilimlerinin çok geliştiğigünümüzde yaşasaydı, toplum-çevre etkileşimi içeren sosyolojik bir yaklaşım geliştirme potansiyeline sahipolabilecekti. Zira vurguladığı dayanışma, kolektif bilinç ve işbölümü kavramlarının yeniden yorumlanmasının,küresel ölçekteki çevre sorunlarına karşı uluslararası bir işbirliği zemini oluşturması mümkündürÖğe Digitalization of sports: The case of video referee system in football(Peter Lang AG, 2021) Baş, Defne Nazlı[No abstract available]Öğe Sosyolojik perspektiften dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu: Tıbbileştirme ve farmasötikalizasyon temelinde kavramsal bir değerlendirme(2020) Atalay, SelinGeçtiğimiz yarım yüzyıl içinde dünya genelinde, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) görülme sıklığı ve ilaçlarının kullanım oranları artmıştır. DEHB ilk olarak bir çocukluk dönemi davranış bozukluğu olarak tanımlanmış, sonrasında hastalık kategorisi yetişkinleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Bu çalışmada DEHB, sosyolojik bir perspektiften değerlendirilmekte, bozukluğun tıbbileştirilmesi ve farmasötikalizasyonu çeşitli toplumsal değişimler üzerinden analiz edilmektedir. Bu gelişmeler neoliberal politikalar, sağlık alanında postmodern paradigmaya geçiş, ilaç endüstrisinin kâr temelli işleyişi, Web 2.0 teknolojisi ve küreselleşme süreci temelinde değerlendirilmektedir. DEHB’nin tıbbileştirilmesi ve farmasötikalizasyonu süreçleri, bu çalışma kapsamında, toplumsal sorunlara yönelik bireysel ve ilaç bazlı çözümlerin benimsenmesi ve yapısal faktörlerin ikincilleştirilmesi temelinde ele alınmaktadır.Öğe Akademik Taylorizm, performans yönetimi ve akademik üretimde niceliğin önemi: Akademisyenler üzerine niteliksel bir çalışma(2019) Atalay, SelinBu çalışmanın amacı, Türkiye’de yükseköğretim alanında ortaya çıkan performansyönetimi anlayışının bir yansıması olan akademik üretim sürecini değerlendirmektir. Buçerçevede çalışmada, ‘Emek Süreci Kuramı’ kuramsal bakış açısından akademik emek süreciele alınmış ve temel bir akademik faaliyet olan yayın yapma süreçlerinde ‘AkademikTaylorizm’in etkisi değerlendirilmiştir. Akademik emek sürecinde Taylorizm,akademisyenlik mesleğinin zanaat yapısının bozulması ve zanaat bilgisinin yönetimlereaktarılması temelinde ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, akademik işin standartlaştırılmış,ölçümlenebilir ve böylelikle denetlenebilir hale getirilmiş olduğu görülmektedir. Akademideiş güvencesi sorunlu hale gelirken, akademik emeğin kendisinden beklenen performansısergileme yönünde hareket eder hale gelmesi söz konusu olmaktadır. 2017 yılında,Türkiye’de yükseköğretim alanında gerçekleşen dönüşümün akademik emek üzerindekietkisini anlamak üzere bir çalışma gerçekleştirilmiştir. İstanbul ve İzmir illerinde yer alanvakıf ve devlet üniversitelerinde sosyal bilimler alanlarında çalışmakta olan, farklıünvanlara sahip 28 öğretim üyesi ile derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırmadan eldeedilmiş niteliksel verilerin bu çalışma kapsamında değerlendirilmesi sonucunda, yükseköğretimde Taylorizm stratejilerin uygulanması ile birlikte akademik işin yoğunlaştırıldığıgörülmüştür. Bu yoğun iş yükü çerçevesinde, yayın sürecinde akademik emeğin sözleşmeyenileme ya da kariyerinde ilerleme motivasyonu ile, ‘stratejik’ olarak nitelendirilebilecekyayın yapma yollarını benimseyebilmesi söz konusudur. Kısa sürede yayın yapma ya da‘puan’ toplama adına akademisyenler bir stratejik düşünme şekli geliştirmektedirler. Buçalışma, yayın yapma sürecinin bir akademik faaliyet olarak araç yerine amaç halinegelmekte olduğuna ve niceliğin niteliğe öncelendiği bir anlayışın akademik üretime hakimolmakta olduğuna dair tartışma çerçevesinde akademik Taylorizmin yükselişini elealmaktadır.Öğe When students become customers- the changing relationship between the student and the academic; A case study from social sciences in Turkey(2018) Atalay, SelinThe definition of higher education is going through a rapid transformation where higher education is seen as a strategic commodity with ahigh profit potential. Actors involved in an increasingly commodified higher education arena are taking different positions in this changingcontext. Neoliberal ideology is taken as the basis of the transformation of higher education. Academics taking the role of service providersare losing their professional positions where students are being regarded as customers in the ‘Neoliberal University’. This implies a changein the relationship between institutions, academics and students which will be analyzed throughout this paper. The paper takes the point ofview of academics, bringing in results of a qualitative PhD study conducted with 28 academics working in public and foundation (private)universities located in the cities of Istanbul and Izmir. The case presented in this study will be analyzed as part of the discussion on thechanging nature of higher education in which academics are increasingly being controlled through their relationship with their studentsand the effects of the increasing demands of the students taking the role of customers. This analysis is a part of a broader discussion on howthe academic profession is changing under the context of the ‘Neoliberal University’.