Hemşirelik Bölümü Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Determining the relationship between death anxiety and decision on organ donation(Asoc Regional Dialisis Trasplantes Renales, 2024) Koze, Burcak Sahin; Alcan, Aliye OkgünIntroduction: Individuals' thoughts and concerns about death can affect the decision-making process for organ donation. Objective: This descriptive study aims to determine the relationship between death anxiety and decision-making for organ donation. Material and Methods: The population of the study consisted of individuals aged 18 and over from Turkish society. The study sample consisted of 232 participants aged 18 and over who could actively use the Internet and voluntarily agreed to participate. The study data were collected using the Thorson-Powell Death Anxiety Scale and the Organ Donation Decision-Making Questionnaire via the Internet between February and April 2021. Results: In this study, 84.5% of the participants were women; the average age was 30.14 +/- 10.0. Participants' Thorson-Powell Death Anxiety Scale total score average was 43.95 +/- 16.93. The Organ Donation Decision Making Questionnaire advantage score average was 24.57 +/- 5.13, disadvantage mean score was 16.31 +/- 5.77, and decision mean score was 1.76 +/- 0.92. It was observed that there was a positive and weak correlation (r = .20, p = .002) between the Thorson-Powell Death Anxiety Scale total scores of the participants and the decision score averages of the Organ Donation Decision Questionnaire. Conclusions: It was observed that the organ donation decisions of the participants with death anxiety were positive. It is recommended to carry out more studies and organize training programs to determine the factors that will affect the organ donation decision of individuals. Conducting qualitative studies examining beliefs about death and cultural factors in deciding on organ donation is recommended.Öğe Nursing care of patient with cancer diagnosis according to Merle Mishel"s theory of uncertainty In illness: A case report(Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi, 2020) Çınar, Derya; Yıldırım, Yasemin; Şenuzun Aykar, FisunDiagnosis of cancer, limited and shocking treatment options, the experience of loss, fear of recurrence and an uncertain life expectancy can lead patients to experience obscurity and high uncertainty. Uncertainty is an important component of the cancer experience and can dramatically affect the results of the patient’s illness. Mishel’s Uncertainty in Illness Theory; by providing uncertainty as a conceptual framework in diseases, it forms the basis and provides guidance for holistic care. The Uncertainty in Illness Theory UIT is an approach that helps to eliminate uncertainty in the patient and use coping mechanisms. The role of nurses to contribute to the management of uncertainty related to the disease; is to facilitate the process, to strengthen the patient with healthy responsesÖğe Hemşirelerin tıbbi hata tutumları(SAM A.Ş. Yayıncılık, 2019) Güven, Şefika; Şahan, Seda; Ünsal, AylaBu araştırmanın amacı, hemşirelerin tıbbi hata tutumlarının belirlenmesidir. Tanımlayıcı olan bu araştırmanın örneklemi bir devlet hastanesinde çalışan ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 173 hemşireden oluşmuştur. Araştırmanın verileri, “Hemşire Tanıtım Formu” ve “Tıbbi Hatalarda Turum Ölçeği (THTÖ)” kullanılarak toplanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis ve Cronbach alpha analizleri yapılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin %22’si 41-45 yaş aralığında ve yaş ortalaması 36.05±8.16’dır. Hemşirelerin %76.9’u kadın, %39.3’ü ön lisans mezunu, %42.2’sinin yatan hasta kliniklerinde, %54.9’unun nöbetli, % 64.7’sinin haftada 40 ve üzeri saat çalışmakta olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin THTÖ toplam puan ortalaması 3.36±0.36 olarak belirlenmiştir. THTÖ alt boyutları puan ortalaması sırasıyla; “tıbbi hata algısı” 2.65±0.85, “tıbbi hataya yaklaşım” 3.64±0.51, “tıbbi hata nedenleri” 3.84±0.55’dir. THTÖ toplam puan ortalaması ile yaş, cinsiyet, eğitim durumu, çalıştığı birim, çalışma şekli ve haftalık çalışma saati arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı saptanmıştır (p>0.05). Bu araştırma sonucunda; hemşirelerin tıbbi hatalarla ilgili tutumlarının olumlu olduğu bulunmuştur.Öğe Yaşlı kardiyak cerrahi hastalarında deliryum riskini arttıran faktörler: Sistematik derleme(İzmir Demokrasi Üniversitesi, 2020) Tomakin, Fatma Nur; Kaçmaz, Elif Deniz; Alcan, Aliye OkgünKardiyak cerrahi sonrası deliryum insidansının %3-70 arasında değiştiği belirtilmektedir ve bu riskin yaşlı hastalarda fazla olduğu bilinmektedir.Bu derlemede, yaşlı kardiyak cerrahi hastalarında deliryum riskini artıran faktörleri belirleyen araştırmaların sistematik olarak incelenmesiamaçlandı. Konuyla ilgili makalelere ulaşmak için “Pubmed”, “Science Direct”, “Google Scholar”, “Ulakbim Türk Tıp Dizini”, “Türk Medline”ve “Google Akademik” veri tabanları “kalp cerrahisi ve deliryum” (cardiac surgery AND delirium) anahtar kelimeleri kullanılarak tarama yapıldı.Kardiyak cerrahi geçiren yaşlılarda deliryum konusuna yönelik Ocak 2016-Haziran 2020 (son beş yıl) arasında yayınlanmış 486 çalışmayaulaşıldı. Araştırmaya dahil edilme kriterlerine uygun beş yayın çalışma kapsamına alındı. Bu çalışmalar kronolojik sıraya göre, örneklemözellikleri, veri toplama yöntemleri ve elde edilen sonuçları içeren bir düzen içerisinde verildi. İncelenen çalışmalarda; yaş, düşük ejeksiyonfraksiyonu, diyabet, ekstra kardiyak arteriopati, postoperatif atriyal fibrasyon, pnömoni, yüksek kreatinin, uzamış yatış süresi, düşük eğitimdüzeyi, hipertansiyon, mitral kapak hastalıkları, atriyal fibrasyon, fiziksel zayıflıkla birlikte hafif bilişsel bozukluğun olması, hiperoksi ataklarıve D vitamini eksikliğinin yaşlılarda kardiyak cerrahi sonrası deliryum riskini arttırdığı belirlendi. Yaşlılarda kardiyak cerrahi sonrası deliryumgörülme riskini arttıran ameliyat sürecine bağlı risk faktörlerinin olduğu sonucuna varılmıştır. Kardiyak cerrahi geçiren yaşlı hastalarda deliryuminsidansını ve ameliyat sonrası deliryumun neden olduğu olumsuz sonuçların azaltılabilmesi için standart tanılama yöntemleri kullanılarakameliyat sürecinde risk faktörlerinin erken tanılanması önerilmektedir.Öğe Relationship between self-efficacy and death anxiety of persons with chronic obstructive pulmonary disease(Yozgat Bozok Üniversitesi, 2024) Güçlü, Hacer Yaman; Akça, Nazan KılıçObjective: This study was conducted as a descriptive study to determine the levels of self-efficacy and death anxiety of individuals with chronic obstructive pulmonary disease. Material and Methods: The study was completed with 170 patients who were hospitalized in Chest Diseases Service with chronic obstructive pulmonary disease diagnosis and outpatients who visited the Chest Diseases Polyclinic. Permission from the institution and the ethics committee were obtained. Data from the study was collected by face-to-face interview technique using patient information form, the chronic obstructive pulmonary disease self-efficacy scale, and the death anxiety scale. One Way Anova, t-test, and Pearson Correlation analyses were used in the evaluation of the data. Results: The mean self-efficacy scale score of the patients with chronic obstructive pulmonary disease in the study was found to be 2.16±0.81. The mean death anxiety scale score of the individuals was 7.75±3.03. Patients are experiencing severe levels (27%) of death anxiety. There was no statistically significant relationship between self-efficacy and death anxiety scores of individuals with chronic obstructive pulmonary disease. Conclusions: Finally, it was determined that the self-efficacy levels of chronic obstructive pulmonary disease patients were low. Their death anxiety levels were moderate and there was no statistically significant relationship between the mean scores. It is suggested that the levels of self-efficacy and death anxiety of chronic obstructive pulmonary disease patients be evaluated and planned training should be provided for the management.Öğe Adherence to medical therapy of patients with hypertension living in rural area(Yozgat Bozok University, 2020) Arslan, Dilek Efe; Akça, Nazan KılıçÖZET Amaç: Araştırma kırsal alanda yaşayan hipertansiyonu olan hastaların antihipertansif ilaç tedavisine uyumlarını ve etkileyen faktörleri belirlemek için tanımlayıcı ve ilişki arayıcı olarak yapıldı. Gereç-Yöntem: Araştırma, bir araştırma uygulama hastanesinde yatarak tedavi gören ve en az bir antihipertansif ilaç kullanan hastalar evreni ve dahil edilme kriterine uyan 183 hipertansiyonlu hasta ise, araştırmanın örneklemini oluşturdu. Veri toplamada; hasta tanılama formu ve antihipertansif ilaç tedavisine uyum ölçeği kullanıldı. Verilerin değerlendirmek için Student t testi, One way Anova testi ve ölçekle arası ilişkinin incelenmesi için Pearson Korelasyon Analizi yapıldı. Bulgular: Hipertansiyon hastalarının antihipertansif ilaç tedavisi uyum ölçeği puan ortalamaları 4.87+1.85’dir. Okuryazar eğitim düzeyine sahip hastaların ilaç tedavisine uyumlarının diğer gruplara göre düşük olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptandı (p0.05). Sonuç: Hastaların ilaç tedavine uyumlarının düşük olduğu saptanmıştır. Bu doğrultuda hastalara hizmet sunan kurumlarda çalışan hemşirelerin hastaların ilaç tedavilerine uyumlarını değerlendirme konusunda bilgilendirilmeleri, hastaların eğitim seviyeleri ve bireysel özellikleri göz önüne alınarak düzenli eğitim yapmaları ve farkındalıklarının sağlanması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Hipertansiyon; İlaç Tedavisi; Uyum; Hemşirelik ABSTRACT Objective: This descriptive and relational study was carried out to determine the adherence and influencing factors to antihypertensive medical therapy of patients living in rural area. Materials and method: Patients hospitalized in a research-application hospital who were on at least one antihypertensive medicine constituted the universe and 183 patients with hypertension who met the inclusion criteria constituted the sample of the study. Patient Diagnostic Form and Antihypertensive Drug Compliance Scale were used for data collection. Student t test, One Way ANOVA test and Pearson Correlation Analysis to examine the relationship between the scale were performed for statistical data analysis. Findings: Mean Antihypertensive Drug Compliance Scale score of the patients with hypertension was 4.87+1.85. Literate patients had lower adherence to medical therapy compared with the other groups, being statistically significant (p0.05). Conclusion: It was determined that adherence to the medical therapy to hypertension of patients was low. In this direction, it was recommended to inform the nurses about evaluating adherence to the medical therapy of patients, to regularly educate patients considering their education levels and individual characteristics and to rise awareness. Key words: Hypertension; Drug; Adharence; NursingÖğe Presenteeism: A factor affecting nursing care behaviors(İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2022) Kardaş Kin, Özlem; Çelik, AyşegülObjective: This study examines the effect of nurses' presenteeism status on nursing care behaviors. Material and Method: The study is a descriptive study and data were collected between May and October 2021. The sample of the study consisted of 283 nurses who accepted to participate in the study, and who were working at the time of the data collection. Data were collected using personal information form, Stanford Presenteeism Scale (SP6), and Caring Behaviors Inventory-24 (CBI-24). Results: It was determined that 63.6% of the nurses work more than 40 hours per week and 54.8% of them are tired while working at work. The mean score of the CBI-24 was 4.8±0.9, and the total mean score of the SP-6 was 20.4±4.8. SP-6 mean score of nurses with a professional experience of >20 years is statistically significantly lower than the group with a professional experience ofÖğe Kaşıntı-stres kısır döngüsü(Erciyes Üniversitesi, 2019) Yabacı, Sema; Akça, Nazan Kılıç; Arslan, Dilek EfeKaşıntı biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutları olan ve altında farklı etiyolojilerin bulunduğu çok boyutlu bir semptomdur. Kaşıntı hissi epidermisde ve dermal-epidermal bileşke noktalarındaki özel sinir hücrelerinin aktivitesi sonucu ortaya çıkar. Kronik kaşıntı durumunda kaşıma olayıyla deride çizilme, lezyon, kanama, yanma ve ağrı gibi fizyolojik değişikliklerin yanı sıra stres, ve zihinsel yorgunluk, uyku-yaşam kalitesinde azalma ve depresyon gibi psikolojik değişikliklere de yol açmaktadır. Kronik kaşıntı stresi tetiklemekte, streste kaşıntı şiddetinin artışına neden olarak tam bir kısır döngü oluşmaktadır. Kısır döngünün oluşumunu engellemekte en önemli görev hemşirelere düşmektedir. Hemşire kaşıntının yönetiminde uygulanacak tedavi, bakım ve stres yönetiminde aktif rol almalıdır.Öğe Türkiye’de üniversitelerin hemşirelik eğitiminde kullandığı inovatif yaklaşımlar(İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2022) Yıldız, Ayşegül; Şahan, Seda; İsmailoğlu, Elif GünayAmaç: Hemşire eğitimcilerin inovasyonu başlatabilmek ve sürdürebilmek için öğrencilerin mesleki bilgi ve becerilerinin arttırılmasını sağlayan inovatif yaklaşımları hemşirelik müfredatına dâhil etmesi gerekmektedir. Bu çalışma, Türkiye’de üniversite düzeyinde eğitim veren hemşirelik programlarında hemşirelik eğitiminde inovatif yaklaşımların kullanımını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Nicel araştırma yönteminden yararlanarak tanımlayıcı tipte yürütülen araştırmanın evrenini Türkiye’de lisans düzeyinde hemşirelik eğitimi veren 128 üniversite oluşturmuştur. Bu evrenden araştırma verileri için anket sorularına 1 Ağustos 2019 –31 Ağustos 2020 tarihleri arasında posta yoluyla cevap veren 89 üniversite araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Veriler araştırmacılar tarafından literatür taraması ile hazırlanan “İnovasyon Profiline İlişkin Durum Anketi” ile toplanmıştır. Bulgular: Araştırma kapsamına dâhil edilen hemşirelik programlarının %32,6’sı 1-10 yıldır lisans eğitimi vermekte ve en yüksek oranla %97,7’sinde Kadın Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı bulunmaktadır. Hemşirelik okullarının %98,9’unda mesleki beceri laboratuvarı ve %55,1’inde simülasyon laboratuvarı bulunmaktadır. Hemşirelik programlarında en yüksek oranda düşük gerçeklikli mankenler, parça görev öğreticileri, gerçekliği arttırılmış modeller, daha az oranda bilgisayar destekli simülatörler ve simüle/standart hasta ve en az oranla sanal gerçeklik, web tabanlı eğitim modülü ve mulaj kullanımı mevcuttur. Sonuç: Lisans düzeyinde eğitim veren hemşirelik programlarının eğitimlerinde inovatif yaklaşımları kısmen kullandığı ve kullanımının geliştirilmesine gereksinim olduğu söylenebilir.Öğe Pediyatri hemşireliğinde klinik öncesi güçlendirme eğitiminin klinik konfor, dersin yeterliliği ve klinik karar vermede öz-güven anksiyeteye etkisi(Izmir Katip Celebi University, 2025) Bektaş, İlknur; Bektaş, Murat; Gerçeker, Gülçin Özalp; Ayar, Dıjle; Kudubeş, Aslı Akdeniz; Özdemir, Emine Zahide; Çelik, İsaAmaç: Bu araştırmada hemşirelik eğitimi alan intörn öğrencilerin klinik uygulama öncesi yapılandırılmış güçlendirme eğitiminin, klinik karar vermede öz-güven ve anksiyete, pediyatrik klinik rahatlık ve algılanan endişe, algılanan çocuk hemşireliği yeterliliğine etkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Yarı deneysel çalışma tasarımı kullanıldı. Toplam 64 hemşirelik öğrencisi (deney grubu = 32; kontrol grubu = 32) katıldı. Deney grubundaki intörn öğrencilere klinik uygulama öncesinde iki gün boyunca altı senaryodan oluşan, öğrenme hedefleri yapılandırılmış ve pediyatrik becerilerin desteklendiği bir program uygulandı. Kontrol grubuna intörn programı kapsamında standart teorik oturumlar uygulanmıştır. Veriler ön test ve son test olmak üzere Öğrenci Tanıtıcı Bilgi Formu, pediyatrik alanda Klinik Karar Vermede Öz güven ve Anksiyete Ölçeği, Çocuk Hemşireliği Yeterlilik Ölçeği, Pediyatri Hemşireliği Öğrencileri için Klinik Rahatlık ve Endişe Değerlendirme ölçeği kullanıldı. Her iki grubun ön test ve son test puan ortalamaları karşılaştırıldı. Bulgular: Pediyatri hemşireliği öğrencilerinin klinik rahatlık ve endişe ölçeğinin endişe alt boyutunda girişim grubunun puanı anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur (p0.050). Deney ve kontrol grubunun pediatri hemşireliği yeterlilik ölçeği puan ortalamaları arasında girişim grubu lehine anlamlı fark saptanmıştır (pÖğe Palyatif bakım hastalarının tamamlayıcı ve bütünleşik terapileri ağrı yönetiminde kullanım durumları(Mardin Artuklu University, 2023) Akça, Nazan Kılıç; Yaldıran, Demet; Sakar, Derya DemirkolGiriş: Palyatif bakım hastalarında ağrı semptomu ile baş edebilmek zor bir durumdur. Tamamlayıcı ve bütünleşik uygulamalar ağrı semptomunu yönetmede tedaviye ek olarak kullanılabilen kanıta dayalı uygulamalardır. Bu çalışmanın amacı, palyatif bakım hastalarının ağrı özelliklerinin yanı sıra ağrıyı yönetmek için kullanılan tamamlayıcı ve bütünleşik terapileri değerlendirmektir. Yöntem: Tanımlayıcı nitelikte olan bu çalışma, bir hastanenin palyatif bakım kliniğine başvuran 102 hastadan dahil edilme kriterlerine uyan 77 hasta ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın verileri; Hasta Bilgi Formu, Visual Analog Skala, Tamamlayıcı ve Bütünleşik Terapi Kullanım Durumları Anketi kullanılarak yüz yüze görüşme ile toplanmıştır. Veriler toplanmadan önce etik kurul onayı ve kurum izni alınmıştır. Veriler tanımlayıcı istatistikler kullanılarak değerlendirilmiştir. pÖğe The effect of acupressure on uremic pruritus in hemodialysis patients: A meta-analysis study(Mardin Artuklu University, 2023) Şahan, Seda; Güler, SevilIntroduction: The purpose of this study was to conduct a meta-analysis to investigate the efficacy of acupressure on uremic pruritus in hemodialysis patients. Methods: The literature was searched between September and December 2022. A literature search was carried out in the PubMed, Cochrane Library, Google Scholar, Scopus, ScienceDirect, Ovid and EBSCO databases using the keywords "Hemodialysis”, "acupressure”, "pruritus", and their combinations. The Joanna Briggs Institute’s (JBI) quality assessment scale was employed in the study. Statistical package program for meta-analysis, Comprehensive Meta-Analysis was used. The standardized mean difference (SMD) with a 95% confidence interval (CI) was calculated. The I2 value(I2=84.7) was utilized to determine the heterogeneity between the studies. The random effects model was adopted in the study due to the significant level of heterogeneity. Results: Accordıng to the meta-analysis results, acupressure intervention to prevent pruritus in hemodialysis patients was significantly higher in the experimental group than in the control group (SMD=1.400, 95%CI:0.829-1.984, p=0.00). The meta-analysis findings based on the session revealed a very large mean effect size (Q between) of 1.152(95%CI=0.894–1.411, p=0.000). Conclusion: Acupressure was found to be effective in reducing pruritus in hemodialysis patients.Öğe Merhamet yorgunluğunun yoğun bakım hemşirelerinin bakım verici rollerine ilişkin tutumlarına etkisi(Fenerbahçe Üniversitesi, 2024) Korkmaz, Melek; Alcan, Aliye OkgünTanımlayıcı, korelasyonel tipteki araştırma merhamet yorgunluğunun yoğun bakım hemşirelerinin bakım verici rollerine ilişkin tutumlarına etkisini incelemek amacıyla Haziran 2021- Ocak 2022 tarihleri arasında 113 yoğun bakım hemşiresi ile yürütülmüştür. Veriler “Veri Toplama Formu”, “Merhamet Yorgunluğu Kısa Ölçeği (MYKÖ)” ve “Hemşirelerin Bakım Verici Rollerine İlişkin Tutum Ölçeği (HBRTÖ)” aracılığıyla internet üzerinden toplanmıştır. Bu araştırmada yoğun bakım hemşirelerinin MYKÖ toplam puan ortalaması 62,29±23,44, ölçeğin alt boyutlarından ikincil travma boyutu puan ortalaması 22,20±10,30 ve mesleki tükenmişlik boyutu puan ortalaması 40,09±15,33 bulunmuştur. HBRTÖ toplam puan ortalaması 65,20±14,48, ölçeğin alt boyutlarından hemşirenin özbakım gereksinimlerinin giderilmesi ve danışmanlık rolüne ilişkin tutum alt boyutu puan ortalaması 28,78±6,59, hemşirenin bireyi koruma ve haklarına saygılı olma rolüne ilişkin tutum alt boyutu puan ortalaması 16,79±4,16 ve hemşirenin tedavi sürecindeki rollerine ilişkin tutum alt boyutu puan ortalaması 19,63±4,47’dir. MYKÖ toplam puanı ile HBRTÖ toplam puanı arasında negatif yönlü, zayıf ilişki olduğu ancak bu ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı belirlenmiştir (r:-0,062 p:0,513). Hemşirelerin bakım verici rollerine ilişkin tutumlarının arttırılması için merhamet yorgunluğunun azaltılmasına yönelik danışmanlık hizmetlerinin ve hizmet içi eğitimlerin planlanması önerilmektedir.Öğe Jinekolojik kanserli kadınların sağlık okuryazarlığı düzeyleri ve etkileyen faktörlerin belirlenmesi(Sakarya Üniversitesi, 2023) Abalı Çetin, Serpil; Toy, Emine BuseAmaç: Bu çalışma jinekolojik kanserli kadınların sağlık okuryazarlığı düzeyleri ile etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapıldı. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki araştırmanın örneklemini, Ocak-Haziran 2021 tarihleri arasında, İzmir ilindeki bir Eğitim Araştırma Hastanesinin Onkoloji Merkezinde jinekolojik onkoloji servisinde tedavi gören ve çalışmaya katılmaya gönüllü 128 kadın oluşturdu. Veriler, anket formu ve Sağlık Okuryazarlığı Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Bulgular: Çalışmada jinekolojik kanserli kadınların yaş ortalaması 60,81±11,18 bulundu. Kadınların sağlık okuryazarlık ölçeği toplam puan ortalaması 94,38±13,91’dir. Sağlık okuryazarlığı düzeyi ile istatistiksel olarak anlamlı (p<0,05) bulunan faktörler kadınların eğitim durumu, çocuk sayısı, çalışma durumu ve bir yıl içinde hastane başvuru sayısıdır. Çalışmada jinekolojik kanser türü, kür sayısı, tedavinin tipi, hastalık süresi, hastalığın başlangıç yaşı ve tedavisiz geçen süre sağlık okuryazarlığı ile ilişkili bulunmamıştır (p>0,05). Sonuç: Çalışmada kadınların sağlık okuryazarlık düzeyinin yeterli oluğu sağlık okuryazarlığını etkileyen faktörlerin genellikle sosyo-demografik değişkenler olduğu, hastalık özellikleri ve sağlık davranışlarının sağlık okuryazarlık düzeyini etkilemediği sonucuna varıldı.Öğe Türkiye’de kemoterapi ilişkili oral mukozit yönetimine yönelik girişimsel tipte yürütülen hemşirelik lisansüstü tezlerinin incelenmesi(Sakarya Üniversitesi, 2023) Kin, Özlem Kardaş; Çelik, AyşegülAmaç: Bu araştırma, Türkiye’de kemoterapi ilişkili oral mukozit yönetimine yönelik girişimsel tipte ve hemşirelik alanında yürütülen lisansüstü tezlerinin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Yöntem: Araştırmada doküman analizi yöntemi kullanılmıştır. Veriler, Eylül-Aralık 2022 tarihleri arasında “Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi” veri tabanında “kemoterapi”, “oral mukozit”, “hemşirelik” anahtar kelimeleri kullanılarak toplanmıştır. 2007-2022 yılları arasında tamamlanan yirmi altı teze ulaşılmış ve araştırma kriterlerini karşılayan dokuz tez araştırmaya dâhil edilmiştir. Bulgular: İncelenen tezlerin %55,5’i yüksek lisans, %44,4’ü doktora tezidir. Tezlerin çoğunluğu (%44,4) Hemşirelik Anabilim Dalı’nda yürütülmüş olup, tez danışmanlarının uzmanlık alanı (%77,7) İç Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı’dır. Yapılan tezlerin çoğunluğu (%44,4) randomize kontrollü deneysel tiptedir. Oral mukozitin değerlendirilmesinde en sık Dünya Sağlık Örgütü Mukozit Değerlendirme Ölçeği’nin (%88,8) kullanıldığı belirlenmiştir. Kemoterapi ilişkili oral mukoziti önlemeye yönelik en sık uygulanan yöntemler karadut şurubu (%33,3) ve kriyoterapi (%33,3)’dir. Sonuç: Yapılan doküman analizi sonucunda, hemşirelik alanındaki lisansüstü tezlerinde karadut şurubu, kriyoterapi, propolisli gargara, klorheksidin, hyalüronik asit ve ankaferd hemostatın kanser bakımında oral mukozitin yönetiminde kullanılabilecek hemşirelik müdahalesi olarak bildirildiği belirlenmiştir.Öğe Hemşirelik öğrencilerinin cinsiyete göre evlilik öncesi cinsel ilişki, bekarete ilişkin algı ve koruyucu yaklaşımlarının incelenmesi(Fenerbahçe University, 2022) Çiçek, Özlem; Bilgiç, Dilek; Tokat, Merlinda AluşBu araştırma, Türk hemşirelik öğrencilerinin evlilik öncesi cinsel ilişki ve bekaret ile ilgili algılarını ve koruyucu davranışlarını cinsiyete göre incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma kesitsel tanımlayıcı tipte olup 988 hemşirelik öğrencisi ile yapılmıştır. Veriler yüz yüze görüşme yoluyla toplanmıştır. Erkek öğrenciler evlenmeden önce daha fazla cinsel deneyim yaşamalarına rağmen evlenecekleri kişide bekarete önem verdikleri ve hymen muayenesini onayladıkları saptnmıştır. Erkek öğrencilerin kız öğrencilere göre hymene zarar vermemek için anal veya oral seks yapmayı, cinsel organlarını okşama veya dokunmayı tercih ettikleri saptanmıştır. Üniversite öğrencileri arasında cinsiyete göre evlilik öncesi cinsel ilişkiye başlama, cinsel deneyim yaşama, bekaret algısı ve koruyucu yaklaşımlara başvurma açısından anlamlı farklılıklar vardı. Üniversite öğrencileri arasında cinsiyete göre evlilik öncesi cinsel ilişkiye başlama, cinsel deneyim yaşama, bekaret algısı ve koruyucu yaklaşımlara başvurma açısından anlamlı farklılıklar vardır. Bu durum kültürel olarak cinsel deneyim konusunda cinsiyetlere farklı sorumluluklar yüklediğini göstermektedir.Öğe Hemşirelik öğrencilerinin çocukluk çağındaki ağrı deneyimlerinin yetişkinlik çağındaki ağrı korkusuna etkisi(Fenerbahçe Üniversitesi, 2024) Yaz, Şeyda Binay; Başdemir, SinemAğrı korkusu, olumsuz yorumlardan ve ağrının zarar vermekle eşdeğer olduğunu düşünmekten kaynaklanır. Bu araştırma, öğrenci hemşirelerin çocukluk çağı ağrı deneyimlerinin yetişkinlik çağındaki ağrı korkusuna etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, tanımlayıcı ve kesitsel tipte olup örneklemini bir devlet üniversitesinde öğrenim gören 176 hemşirelik öğrencisi oluşturmuştur. Verileri toplamada, araştırmacıların literatür doğrultusunda hazırladığı bir bilgi formu ve Ağrı Korkusu Ölçeği-III kullanılmıştır. Çocukluk döneminde uygulanan aynı tıbbi işlemlerde yaşanılan ağrılı deneyimler ile şimdiki yaşta yaşadıkları ağrı karşılaştırıldığında, öğrencilerin %65.9' unun şu an daha az ağrı yaşadığı belirlenmiştir. Ağrı Korkusu Ölçeği-III’ten öğrencilerin aldıkları toplam puan ortalaması 80.57±19.77'dir. Öğrencilerin çocukluk çağında yaşadıkları ağrı deneyimlerinin yetişkinlik çağındaki ağrı korkusunu etkilediği saptanmıştır (pÖğe Jigsaw Tekniğinin hemşirelik öğrencilerinin aile planlaması yöntemlerini öğrenmelerine etkisi ve öğrencilerin tekniğe ilişkin görüşleri(Fenerbahçe University, 2022) Çetin, Serpil Abalı; Çiçek, Özlem; Sezer, HaleBu çalışmanın amacı; işbirlikli öğrenmede kullanılan Jigsaw tekniğinin hemşirelik öğrencilerinin aile planlaması yöntemlerini öğrenmelerine etkisini ve öğrencilerin tekniğe ilişkin görüşlerini belirlemektir. Ön test – son test yarı deneysel tipte çalışmadır. Örneklemi hemşirelik bölümü 3. sınıfından 68 öğrenci oluşturmuştur. Öğrenciler Jigsaw tekniğine uygun olarak uzman gruplara ayrılarak akran çalışması yapmıştır. Araştırma verileri Kişisel Bilgi Formu, Aile Planlaması Yöntemleri Soru Formu ve Jigsaw Görüş Ölçeği ile sınıf ortamında çevrimiçi anket platformu kullanılarak toplanmıştır. Veriler SPSS 26.0 programı ile analiz edilmiştir. Öğrencilerin %68,6’sı kız, katılımcıların yaş ortalaması 20,63±0,82 ve %82’9’u aile planlaması yöntemleri hakkında daha önce eğitim almamıştır. Aile Planlaması Yöntemleri Soru Formu son test puan ortalaması (95,47±5,73) ön test puan ortalamasından (61,23± 14,46) anlamlı olarak daha yüksektir (t=137,234; pÖğe Determining the factors that preventing nurses breast self-examination(Çankırı Karatekin Üniversitesi, 2022) Çetin, Serpil Abalı; Alcan, Aliye Okgün ; Erikmen, EsraThe promotion of breast self-examination (BSE) in developing countries is the main strategy for reducing breast cancer-related mortality. For this reason, determining the barriers to perform BSE for nurses, who play a key role in the health education of the society, should be a priority step. This research was conducted to determine the barriers to perform BSE for nurses. The sample of this descriptive, cross-sectional study consisted of 276 nurses working in an education and research hospital, agreed to participate in the study. The data of the study, which was conducted between January and June 2020, were collected using face-to-face interview method via questionnaire form and Champion Health Belief Model Scale (CHBMS). Number and percentage distribution, One Way ANOVA, Student t-test, Kruskal-Wallis, MannWhitney U test, Spearman Correlation and Multi-directional Regression Analysis were used in data analysis. The mean age of the nurses participating in the study was 32.56±9.07. 52.9% of the nurses are single and the majority (75.7%) are university graduates. 73.9% of the nurses perform BSE. The rate of those who perform BSE at the right time is 40.5%. The difference between the disability, trust, and health motivation sub-dimension mean scores of nurses who perform BSE and those who do not are statistically significant. In this study, according to the health belief model used to determine the barriers to nurses' BSE performance, disability perception scores were high, the factors that most affect the perception of disability were marriage, having children, the clinic which they work, breast cancer risk, age, working year and sensitivity, severity. It was determined that they had benefit, sense of trust and health motivation.Öğe Hemşirelik Fakültesi Ölçme ve Değerlendirme Laboratuarı alt yapı çalışması: Tanımlayıcı araştırma(İzmir Demokrasi Üniversitesi, 2021) Orgun, Fatma; Vatan, Fahriye; Özkütük, Nilay; Sezer, Hale; Engin, Meltem DursunBu çalışmada hemşirelik fakültesi ölçme ve değerlendirme laboratuvarının kurularak eğitim programında uygulanan sınavların kalitesinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı kesitsel tipteki çalışmanın veriler, hemşirelik mesleki derslerinin toplam 42 adet sınavı ve 2671 test maddesidir. Araştırma, Hemşirelik Fakültesi’nde 26.06.2014-28.06.2018 tarihleri arasında yürütülmüştür. İlk aşamada ölçme değerlendirme laboratuvarı oluşturuldu. İkinci aşamada eğitici eğitimleri gerçekleştirildi. Üçüncü aşamada hemşirelik mesleki sınavlarının madde güçlük ve madde ayırtedicilik indeksleri belirlendi. Veriler Statistical Package For Social Science (SPSS) 21.0 programında değerlendirildi. Verilerin analizinde sayı ve yüzde dağılımları ve ortalamaları alındı. Hemşirelik derslerinin tüm test maddelerinin 2015-2016 öğretim yılında %40.49’u ve 2016-2017 öğretim yılında %38.90’ı çok kolay düzeyde (0.81-1.00) madde güçlük indeksine sahip olduğu ve 2015-2016 öğretim yılında %46.83’ü ve 2016-2017 öğretim yılında %43.56’sı çok düşük düzeyde (0.19 ve altı) madde ayırt edicilik indeksine sahip olduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak hemşirelik derslerinin sınavlarının büyük bir kısmının kolay ve tüm sınavların ayırıcılığının çok düşük düzeyde olduğu belirlendi. Gelecekteki araştırmaların hemşirelik mesleki bilgilerini ölçen çoktan seçmeli soruların madde analizlerini ve madde yazım hatalarını belirlemeye yönelik yapılması önerilir.