Hemşirelik Bölümü Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 90
  • Öğe
    The Effect of Nursing Students' Liking of Children and Attitudes Toward Clinical Practice on Their Comfort and Worry Levels in the Pediatric Clinic
    (Taylor & Francis Inc, 2024) Kudubes, Asli Akdeniz; Zengin, Hamide; Ayar, Dijle; Bektaş, İlknur; Bektas, Murat
    This research was conducted as a descriptive and cross-sectional study to determine the effects of nursing students' liking of children and attitudes toward clinical practice on their comfort and worry levels in the pediatric clinic. The research was carried out with 270 nursing students who had already taken or were taking the child health and diseases nursing course. Data were collected using a Nursing Student Information Form, the Barnett Liking of Children Scale, the Nursing Students' Attitudes toward Clinical Practices Scale, and the Pediatric Nursing Student Clinical Comfort and Worry Assessment Tool. Mean values, percentage calculations, and linear regression analysis were used for the analysis of the research data. Participants' mean scores were 52.30 +/- 6.16 on the Barnett Liking of Children Scale, 103.72 +/- 19.35 on the Nursing Students' Attitudes toward Clinical Practices Scale, 15.61 +/- 3.74 on the comfort sub-dimension, and 11.63 +/- 4.32 on the worry sub-dimension of the Pediatric Nursing Student Clinical Comfort and Worry Assessment Tool. It was determined that the liking of children and attitudes toward clinical practice explained 43.6% of the clinical comfort level of pediatric nursing students in Model 1 and 45.2% of their clinical worry level in Model 2. It was determined that the liking of children and attitudes toward clinical practice significantly affected the comfort and worry levels of nursing students in the pediatric clinic.
  • Öğe
    The Effect of Breastfeeding on the Newborn's Comfort and Pain Levels During Heel Blood Collection
    (Taylor & Francis Inc, 2024) Bektaş, İlknur; Oktay, Serap Sule; Koylu, Pinar; Ulu, Handan; Kudubes, Asli Akdeniz
    This research was planned to determine the effect of breastfeeding on newborns' behavioral pain and comfort scores during heel blood collection. A pretest/posttest experimental-control group design was used. The research was conducted between August 2021 and June 2022. A total of 50 newborns, including 25 in each of the experimental and control groups, were included in the study. An Infant Descriptive Information Form, the COMFORTneo Behaviour Scale, the NIPS-Neonatal Infant Pain Scale, and the LATCH Breastfeeding Diagnosis and Assessment Tool were used in the study. The comfort behaviors and pain scores of infants in the experimental and control groups were evaluated during the heel blood collection process. The comparison of the comfort behaviors (comfort, pain, and distress), differences between pretest-posttest scores on the NIPPS pain score, and crying duration of the newborns in the experimental and control groups indicated a significant difference (p 0.05). The intra-group differences between the mean pretest and posttest scores of both the intervention and control groups were found to be statistically significant (p 0.05). Breastfeeding is an important nursing intervention for reducing procedural pain in newborns. The breastfeeding method reduces pain and distress and increases comfort for newborns during the heel blood collection process. Breastfeeding is an important nursing intervention for reducing procedural pain in newborns.The breastfeeding method reduces the pain and distress of the newborn during the heel blood collection process and increases comfort.Neonatal nurses can diversify the effectiveness of non-pharmacological methods in painful interventions by evaluating them with appropriate tools
  • Öğe
    Pediatrik hastalara yönelik tıbbi işlemlerde sanal gerçeklik kullanımının etkileri: Literatür incelemesi
    (2021) Yılmaz, Hatice Bal; Binay, Şeyda
    Sanal gerçeklik (Virtual Reality/VR), sağlık sektöründe bakım ve tedavi ilgili bir çok uygulama alanına sahiptir. VR teknolojisi, cerrahi, sağlık bakım hizmetleri, hastaların rehabilitasyonu ve egzersiz yaptırılması, hastaların, sağlık çalışanlarının ve klinik öğrencilerin eğitimi gibi alanlarda kullanılmaktadır. Son yıllarda özellikle klinik uygulamalarda koruyucu ve bakım verici sağlık hizmetlerini destekleyen bir araç olarak tercih edilmektedir. Tıbbi işlemlere hazırlanma ve işlem sırasında yapılan uygulamalar bunlardan biridir. Tıbbi işlemler her yaş grubu için ağrı, korku, kaygı ve anksiyete kaynağıdır. Özellikle çocuklar ve aileleri için hastaneye yatma, tıbbi ya da cerrahi işlem gibi süreçler karışık ve stresli olmakla birlikte çocuklarda korku ve endişe yaratabilmektedir. Bu duygular çocukların konfor seviyelerini ciddi şekilde etkilemektedir. Ağrılı tıbbi girişimlerde farmakolojinin yanı sıra farmakolojik olmayan yöntemler de çocukların yaş grubu özellikleri de dikkate alınarak kullanılmaktadır. Farmakolojik olmayan yöntemlerden biri olan dikkati başka yöne çekme yöntemi sıklıkla tıbbi işlemlerde ağrı, korku ve anksiyetinin azaltılmasında kullanılır. Bu amaçla son yıllarda çocuklarda sanal gerçeklik uygulamaları veya ürünleri tıbbi işlem öncesinde veya sırasında tercih edilmektedir. Bu derleme makalede tıbbi işlem hazırlığında veya sırasında çocuğun özellikle ağrı, korku, anksiyete ve stresini azaltmaya yönelik sanal gerçeklik kullanımının etkileri, literatür doğrultusunda sunulmuştur.
  • Öğe
    Navigation and roles of navigator nurse in geriatric hematology
    (2022) Çınar, Derya
    Although cancer affects all age groups, from a global perspective, 60% of cancer diagnosed cases and 80% of cancer-related deaths occur in individuals aged 65 and over. Haematological malignancies constitute more than half of the cancers in the geriatric population. Geriatric haematology patients constitute the patient group that is characterized by disease burden, complex treatments and difficult care process. In this context, geriatric haematology patients constitute the patient group that is characterized by disease burden, complex treatments and difficult care process. They need decision-making help, support, forward guidance and advocacy from healthcare professionals. Nowadays, the roles and responsibilities of the "Navigator Nurse" have been defined to meet the needs of cancer patients and to provide care coordination. Navigator nurse guides patients at every stage of the disease with clinical experience, knowledge, and skills that require expertise. As the roles, responsibilities, standards, competencies and training of the navigator nurse are defined in today and the future, it is inevitable that navigator nurses will have a positive effect on reducing some of the burdens that geriatric patients with haematological malignancies will encounter on their cancer journey with contributions to cancer care. This review, it is aimed to present the navigator nurse care model and the roles of navigator nurses in the care process of geriatric haematology patients.
  • Öğe
    Ege tıp öğretim elemanlarının sürekli mesleki gelişim konusundaki eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi
    (2022) Sezer, Hale; Sağın, Ferhan Girgin; Sözmen, Eser Yıldırım; Sertöz, Şaziye Rüçhan; Göksel, Sibel; Şahin, Hatice; Dökümcü, Ülküm Zafer
    Amaç: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli olan öğretim elemanlarının sürekli mesleki gelişimini (SMG) sağlayacak eğitici gelişim programlarının planlanması için eğitim gereksinimlerinin belirlenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Aralık 2019-Şubat 2020 ayları arasında yapılan kesitsel tipte araştırmadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli olan 225 öğretim elemanına ulaşılmıştır. Araştırmanın verilerini öğretim elemanlarının eğitim gereksinimlerini belirlemeye yönelik hazırlanan dijital anket formu ile toplanmıştır. Veriler, SPSS 21 paket programında değerlendirilmiştir. Verilerin analizinde dağılım istatistikleri (frekans, yüzde, ortalama, standart sapma) kullanılmıştır. Bulgular: Öğretim elemanlarının %61,6’sı (n:98) Dâhili Bilimler, %17’si (n:27) Cerrahi Bilimler, %21,4’ü (n: 34) Temel Bilimlerde görev yapmaktadır. Öğretim elemanları SMG etkinliklerini ayda dört saat, belli zamanlarda tekrarlanan modüler program ve en az 2-5 öğretim yöntemi ile yürütülmesini istedikleri belirlenmiştir. Sürekli mesleki gelişim etkinliklerinde eğitim becerileri olarak asistanların ve Dr. Öğr. Üyelerinin eğitim becerileri konusunda ihtiyaçları olduğu saptanmıştır. Araştırma becerileri olarak asistan ve uzmanların yayın hazırlama ve bilimsel toplantı, diğer öğretim elemanlarının araştırma planlama konusunda gereksinimlerinin olduğu belirlenmiştir. Kişisel gelişim ve uygulama becerileri olarak asistan ve uzmanların bilimsel toplantı, diğer öğretim elemanlarının ise kişisel gelişimlerini destekleyecek eğitimlere ihtiyaçlarının olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Eğitici gelişim programlarının planlanmasında eğiticilerin gereksinimlerinin ve isteklerinin belirlenmesi sürekli mesleki gelişim etkinliklerinin başarısını etkilemektedir. Saptanan eğitim gereksinimleri doğrultusunda sürekli mesleki gelişim etkinlikleri düzenlenmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Akademik personelin kardiyovasküler risk farkındalıkları
    (2020) Arslan, Dilek Efe; Akça, Nazan Kılıç
    GİRİŞ ve AMAÇ: Kardiyovasküler hastalıklar (KVH) ortayaçıkan semptom ve komplikasyonlarla hastaların yaşamkalitelerini azaltan ve ülke ekonomisine ciddi bir ekonomik yükoluşturan önemli bir sağlık sorunudur. Tanımlayıcı ve ilişkiseltipte yürütülen bu araştırmanın amacı sedanter yaşam ile riskaltında yer alan akademisyenlerin kardiyovasküler hastalıkrisk faktörleri hakkındaki bilgi durumları belirlemektir.YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmanın dahil edilmeölçütlerine uyan 329 bireyin 272’sine (%73.71) ulaşılmış olupbu grup araştırmanın örneklemini oluşturuldu. Verilerintoplanmasında içinde araştırmacı tarafından oluşturulan;Akademik Personel Bilgi Formu ve KARRİF-BD ölçeğikullanıldı. Anket formu akademik personele dağıtılmış veişaretlemeleri için yaklaşık 20 dk süre verildi. Daha sonraaraştırmacı tarafından toplandı.BULGULAR: Akademik personelin KARRİF-BD toplampuanlarının ortalaması 20.23± 3.49 bulundu. Akademikpersonelden kadınların kardiyovasküler hastalıktan korunmaalt boyut puanı erkeklere göre istatistiksel olarak daha yüksekbulundu. Kardiyovasküler hastalık risk faktörlerini biliyorumdiyenlerin KARRIF-BD ölçek toplam puanlarının bilmiyorumdiyen gruba göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu saptandı.Akademik personelin bel çevresi ile kardiyovasküler hastalıközellikleri puanlarının ortalaması arasında pozitif yönde birilişki olduğu belirlendi.TARTIŞMA ve SONUÇ: Akademik personelin KVH riskfaktörleri hakkındaki bilgi durumlarının ortalamanın üzerindeolduğu tespit edilmiştir. Ancak grupta santral obeziteaçısından riskli bireylerin olduğu görülmüştür. Bu riskleriazaltmak için akademik personele spor yapabilecekleriortamların sağlanması, beslenme programlarının düzenlemesive danışmanlıkların verilmesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Bakım verenler arasında “iyi ölüm” kavramı: sistematik derleme
    (2022) Bahçeli, Pınar Zorba; Akça, Nazan Kılıç; Çınar, Derya
    Bu sistematik derlemede, bakım verenlerde “iyi ölüm” kavramını değerlendirmek için 2015-2020 yılları arasında yayınlanmış olan araştırmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Tam metin araştırmalar PubMed ve Medline veri tabanlarında, “good death, cancer, palliative care”; ULAKBİM Türk Tıp Dizini ve Google Akademikte “iyi ölüm, kanser, palyatif bakım,” anahtar kelimeleri ile taranmıştır. Araştırmaların orijinal araştırma makalesi olması ve “iyi ölüm” kavramının makale başlığında yer alması koşulları çalışmaya dahil edilme ölçütleri olarak belirlenmiştir. Dahil edilme ölçütlerine uyan 19 araştırmadan 12’si çalışma kapsamına alınmıştır. İncelenen araştırmaların örneklemini formal ve informal bakım verenler oluşturmuştur. Araştırmaların sırasıyla onkoloji, palyatif bakım ve yoğun bakım ünitelerinde yapıldığı tespit edilmiştir. Yapılan çalışmalarda formal bakım verenler; iyi ölüm kavramını daha çok “ağrısız ölüm, "sevdiklerinin yanında ölüm ve huzurlu ölüm" olarak tanımlarken, informal bakım verenler ise; "bakım yükü oluşturmaması, ölüm sürecinin konuşulması ve ağrısız ölüm" olarak ifade etmiştir. Ayrıca formal ve informal bakım verenlerin iyi ölüm algılarının kültürel ve etnik özelliklerden dolayı değişkenlik gösterdiği sonucuna varılmıştır. Bu sistematik derleme, bu alanda yapılan araştırmaların sayısal sınırlılığını, bakım verenler arasında iyi ölüm kavramına ilişkin görüş ve tutum farklılıklarını ortaya koymuştur. Bu doğrultuda, ölmekte olan bireye bakım verenlerin iyi ölüm algılarının belirlenmesi ve bunu etkileyen faktörlerin tanımlanması, iyi ölüm algılarına ilişkin kültürel özelliklerini karşılaştıran farklı kültürlerde metodolojik çalışmaların yapılması önerilmektedir.
  • Öğe
    Acil servise iş kazası ile başvuran sağlık çalışanlarının değerlendirilmesi
    (2022) Bingöl, Ümran
    Giriş: İş kazaları, işin yapımı ve yürütülmesi sırasında oluşan tehlikeli durum ve tehlikeli davranışların ortam ve zaman şartlarında bir araya gelmesinden kaynaklanan hastalık, yaralanma, ölüm, zarar ya da hasara neden olan istenmeyen olaylardır. Bu çalışma bir eğitim araştırma hastanesinin acil servisine iş kazası nedeni ile başvuran sağlık çalışanlarının balık kılçığı yöntemine göre kök nedenlerini tespit etmek amacı ile yapıldı. Gereç ve Yöntem: Bu araştırma tanımlayıcı tipte ve retrospektif bir araştırmadır. Araştırmanın örneklemini Ocak 2021-Aralık 2021 tarihleri arasında acil servise iş kazası nedeni ile başvuran 69 sağlık çalışanı oluşturdu. Araştırmanın verileri hastane bilgi sistemi üzerinden alındı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler ve balık kılçığı yöntemi kullanıldı. Bulgular: Acil Servise iş kazası ile başvuran sağlık çalışanlarının %44,9’unun klinik destek elemanı olduğu, %43,4’ünün kesici/delici alet yaralanması ile yaralandığı tespit edildi. İş kazalarının balık kılçığı diyagramına göre yapılan kök neden analizinde; %68,10 insan , %17,40 çevre, % 5,80 malzeme ve % 8,70 metot ile ilişkili nedenler olarak dört başlıkta belirlendi. İş kazalarından insan ilişkili nedenlerden %53,20’sinin “Dalgınlık/Dikkatsizlik”, çevre ilişkili nedenlerden %58,33’nün “Kaygan/Islak Zemin”, malzeme ilişkili nedenlerden %50’sinin “Kullanılan Cihazların Arızalı Olması”, metot ilişkili nedenlerden ise %100’ünün “Talimat Eksikliği” olduğu bulundu. Sonuç: İş kazalarının balık kılçığı diyagramına göre kök nedenlerinin belirlendiği ve bu kazaların önlenebilir kazalar olduğu bulundu.
  • Öğe
    Hemşirelik öğrencilerinin mobil öğrenmeye yönelik tutumlarının belirlenmesi
    (2021) İsmailoğlu, Elif Günay; Şahan, Seda; Kocaçal, Elem
    Amaç: Mobil öğrenme, öğrencilerin başarısını, motivasyonunu, problem çözme becerisini geliştiren ilgi çeken bir öğrenme yöntemidir. Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin mobil öğrenmeye yönelik tutumlarının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Bu tanımlayıcı ve kesitsel araştırma Mayıs ve Haziran 2020 tarihleri arasında İzmir Bakırçay Üniversitesi ve İzmir Demokrasi Üniversitesi’nde yürütülmüştür. Birinci ve 2. sınıfta öğrenim görmekte olan 225 hemşirelik öğrencisi araştırmanın örneklemini oluşturmuştur. Araştırma verileri, “Birey Tanıtım Formu” ve “Mobil Öğrenmeye Yönelik Tutum Ölçeği” (MÖYTÖ) kullanılarak çevrim içi ortamda toplanmıştır. Verilerin analizinde ortalama, sayısal ve yüzdelik dağılım, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalamasının 19,92±1,2 ve 170 (%75,6)’inin kadın olduğu belirlenmiştir. MÖYTÖ toplam puan ortalamaları 132,17±32,06 (minimummaksimum=75-185) olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin puanları “Memnuniyet” alt boyutunda 55,29±16,64, “Öğrenmeye etki” alt boyutunda 39,75±9,11, “Motivasyon” alt boyutunda 19,01±8,66 ve “Kullanışlılık” alt boyutunda 18,15±3,74 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin sınıflarına göre MÖYTÖ toplam ve memnuniyet alt boyut puanları; akıllı telefonların eğitimde kullanılması gerektiğini düşünme durumlarına göre MÖYTÖ toplam ve tüm alt boyut puanları arasındaki farkın anlamlı olduğu saptanmıştır (p?0,05). Sonuç: Çalışmamızda, öğrencilerin mobil öğrenmeye yönelik genel tutumlarının ve öğrenmeye etki, motivasyon ve kullanışlılık alt boyutlarında tutumlarının orta düzeyde ve memnuniyet tutumlarının orta düzeyin üzerinde olduğu belirlenmiştir. Klinik beceri eğitimin önemli olduğu hemşirelikte öğrenciler mobil öğrenme sayesinde beceriyi mobil cihazdan izleyerek hafızalarını tazeleyebilirler. Bu nedenle çağımızın bir gerekliliği hâline gelen mobil öğrenme yöntemi hemşirelik lisans müfredatına daha çok dâhil edilmelidir.
  • Öğe
    Hemşirelik öğrencileri ile bir metafor analizi: onkoloji hemşiresi olmak
    (2022) Çınar, Derya
    Amaç: Bu araştırmada hemşirelik öğrencilerinin onkoloji hemşireliğine bakış açısının metaforlar yoluyla belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve niteliksel araştırma, hemşirelik öğrencileri ile 10 Haziran-10 Temmuz 2021 tarihleri arasında yürütüldü. Araştırmanın verileri, Tanıtıcı Bilgiler Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak toplandı. Metafor analizi aşamalarına göre betimlenen metaforlar analiz edildi. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin yarısı 21 yaş ve üzerinde ve çoğunluğu kadındı. Öğrencilerin yarısına yakınında kanserin ölümü çağrıştırdığı, çoğunluğunun kanser hastasına bakım verme deneyimi olmadığı ve yarısından fazlasının onkoloji hemşiresi olmak istedikleri belirlendi. Üretilen metaforlar gruplandırıldı, elde edilen 11 metafordan bakım verici, destekleyici ve eğitici temaları oluşturuldu. Öğrencilerin onkoloji hemşiresi olmak isteme durumları ile temalar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (p=0.019). Sonuç: Hemşirelik öğrencilerinin kullandıkları metaforlar ile kaliteli ve güvenli kanser bakımında onkoloji hemşiresinin bakım verici, destekleyici ve eğitici rollerine ilişkin farkındalıkları olduğu saptandı. Bu çalışmada kullanılan metafor analizi, öğrencilerin onkoloji hemşireliğine bakış açılarını ortaya çıkarmakla birlikte onkoloji hemşireliği eğitiminde yararlanılabilecek bir araçtır. Araştırmadan elde edilen çıkarımlar, onkoloji hemşireliğine yönelik olumlu tutum geliştirmede etkili ve yol gösterici bir yaklaşım olarak önerilebilir.
  • Öğe
    Ortopedik cerrahi hastalarının ameliyat öncesi spiritüel bakım gereksinimlerinin belirlenmesi
    (2022) (Yorulmaz), Melek Korkmaz; Alcan, Aliye Okgün; Yıldız, Kübranur
    Amaç: Ameliyat öncesi dönemde spiritüel bakım gereksinimlerinin belirlenmesi iyileşme sürecini hızlandırmak açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle bu çalışma ortopedik cerrahi geçirecek hastaların ameliyat öncesi spiritüel bakım gereksinimlerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Tanımlayıcı tipteki çalışmanın örneklemini Ağustos-Aralık 2021 tarihleri arasında İzmir ilinde yer alan bir eğitim ve araştırma hastanesinde planlı olarak ameliyat olmak üzere ortopedi ve travmatoloji kliniğine yatan 144 hasta oluşturmuştur. Araştırmanın verileri “Spiritüel Bakım Gereksinimleri Ölçeği” kullanılarak ameliyattan bir gün önce toplanmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için bir üniversitenin Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan, ilgili hastaneden ve hastalardan yazılı izin alınmıştır. Bulgular: Araştırma kapsamına alınan hastaların yaş ortalamasının 57.06±18.87 (min:19, mak:89) yıl ve %53.5’inin kadın olduğu saptanmıştır. Bu araştırmada hastaların Spiritüel Bakım Gereksinimleri Ölçeği toplam puan ortalamasının 60.5±12.0 (min:21, mak:89); ölçeğin alt boyutları olan “anlam ve umut” ve “önemseme ve saygı” puan ortalamalarının sırasıyla 34.5±7.9 (min:13, mak:54) ve 26.1±5.1 (min:8, mak:38) puan olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Sonuç olarak bu çalışmada ortopedik cerrahi öncesi hastaların spiritüel bakım gereksinimlerinin orta düzeyin üzerinde olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin ortopedik cerrahi geçiren hastaları spiritüel bakım gereksinimleri açısından izlemesi ve desteklemesi önerilmektedir.
  • Öğe
    Hemşirelikte ahlaki sıkıntı deneyimi: Hemşirelerin algısı:Tanımlayıcı Araştırma
    (2021) Taşkıran, Nihal; Ergin, Eda; Şahin, Melek; Şahbaz, Muazzez; Eşer, İsmet; Yılmaz, Sevil
    Hemşirelerin günümüzde sık karşılaştığı sorunların başındagelen ahlaki sıkıntı kavramı, birtakım engellenmeler neticesinde doğrueylemlerin bilinmesine karşın yerine getirilemediği durumları ifade et mektedir. Bu çalışma, hemşirelerin ahlaki sıkıntı yaşama durumlarını veetkileyen etmenleri belirlemeyi amaçlamaktadır. Kesitsel tanımlayıcı nitelikteki bu araştırma, Ocak-Mart 2018 tarihleri arasında yüz yüzegörüşme yöntemi kullanılarak, Aydın ilinde bulunan iki devlet hasta nesi ve bir üniversite hastanesinde yürütülmüştür. Araştırma verileri;Kişisel Bilgi Formu ve Hemşirelikte Ahlaki Sıkıntı Ölçeği kullanılaraktoplanmıştır. Bu çalışmaya, hastanede çalışan 448 hemşire katılmıştır.Ahlaki Sıkıntı Ölçeğinden elde edilen toplam puan ortalaması 36,74+14,32 olup, alt ölçeklere bakıldığında alınan en yüksek puan or talaması zaman alt boyutundan, en düşük puan ortalaması ise olanak lar alt boyutundan alınmıştır. Hemşirelerin demografik özelliklerinegöre Ahlaki Sıkıntı Ölçeği puan ortalamaları incelendiğinde, yaş ve ça lışılan hastane açısından alt boyutlarda istatistiksel anlamlılık saptan mıştır (p<0,05). Bu çalışmada, hemşirelerin ahlaki sıkıntı puanortalaması orta düzeyde bulunmuştur. Hemşirelerin yaşları ve çalıştık ları kurum, ahlaki sıkıntı yaşama durumlarını önemli derecede etkile mektedir. Hemşirelerin ahlaki sıkıntı alt boyutlarında, zaman altboyutunda en yüksek düzeyde sıkıntı yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır.
  • Öğe
    Kanser rehabilitasyon sürecinde ebru sanatının etkileri: tanımlayıcı bir araştırma
    (2022) Çınar, Derya; Karadakovan, Ayfer; Akın, Mustafa
    Amaç: Bu araştırma ile kanser rehabilitasyonu sürecindeki meme kanserli kadınların “ebru” sanatı terapisine yönelik duygu, algı ve deneyimlerinin belirlenmesi ve yaşam kalitesi düzeyine etkisinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Araştırma, Türkiye’de bir ilin Kanserle Savaş Vakfına bağlı bir merkezinde, 10 Şubat-01 Mart 2020 tarihleri arasında karma yöntem metodolojisi kullanılarak yürütüldü. Araştırmanın örneklemini, “ebru” sanatı terapisi almış 14 meme kanserli kadın oluşturdu. Nicel verilerin toplanmasında Tanıtıcı Bilgiler Formu ve Kanser Tedavisinin Fonksiyonel Değerlendirmesi- Genel 7 Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanıldı. Nitel verileri elde etmek için Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak odak grup görüşmesi yapıldı ve görüşmeler kaydedildi. Nitel ve nicel veriler eş zamanlı olarak toplandı ve birbirinden bağımsız olarak analiz edildi. Bulgular: Katılımcıların büyük çoğunluğunun yaşam kalitesi düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğu saptandı. Betimleyici ve yorumlayıcı analizler sonucunda kendini ifade etme, olumlu duygudurumu ve duygu yoğunluğu olmak üzere 3 tema belirlendi. Ebru terapisinin kanser sürecindeki olumsuz deneyimleri unutturduğu, mutluluk ve rahatlama gibi olumlu duygular yaratarak hastaların yaşam kalitesini etkilediği belirlendi. Sonuç: Ebru sanatı terapisinin, hastalar üzerinde olumlu etkiler yaratarak yaşam kalitesini etkilediği sonucuna varıldı. Bu araştırma, rehabilitasyon sürecindeki meme kanserli kadınların sağ kalım sürecinde yaşam kalitesi üzerine sanat terapisinin etkilerine dair kanıtlar sağlar.
  • Öğe
    Oncology nurses’ knowledge, attitudes, behaviors, and counseling experiences about apitherapy: A cross-sectional research
    (2022) Akça, Nazan Kılıç; Çınar, Derya; Bahçeli, Pınar Zorba
    Objective: Apitherapy is frequently used by patients as honey, pollen, propolis and bee venom in the treatment of cancer and its symptoms. This study was conducted to determine oncology nurses’ knowledge, attitudes, behaviors, and cancer patients counseling experiences about apitherapy. Material and Methods: This study was descriptive and crosssectional. The study was performed with 105 oncology nurses who fully completed the questionnaire and provided feedback. Results: Oncology nurses received training on apitherapy (1.9%), had knowledge about apitherapy (30.5%), and got information from the internet (33.3%). It was found that 80.0% of oncology nurses used apitherapy. Nurses indicated that, among apitherapy products, cancer patients used honey and propolis the most, and bee venom the least. When the nurses were asked how apitherapy affected the treatment of patients, they reported that it relieved patients psychologically and increased their adherence to treatment (71.5%), positively affected the prognosis of the disease (11.4%), and improved symptoms (8.6%). Oncology nurses reported that patients with lung (47.6%), breast (46.7%) cancers, and leukemia (46.7%) resorted to apitherapy and also used it to manage anorexia (53.3%), fatigue (48.6%), and mucositis (43.8%). Oncology nurses reported toxic reactions in 10.5% (redness-rash on the skin, increased liver enzymes) of patients using apitherapy products. Conclusion: This study demonstrated that knowledge and experience of apitherapy among the future’s oncology nurses and patients were limited. Cancer patients must receive counseling and accept responsibility for using apitherapy to manage symptoms and improve their quality of life.
  • Öğe
    The impact of the experience of normal delivery on breastfeeding
    (2020) Mert, Kader; Suar, Gulennur
    Objective: The aim of this research is to examine the impact of women’s experience with normal delivery on breastfeeding. Method: The study has a cross-sectional descriptive design. The study sample consisted of women (n: 367) who met the study criteria, and were hospitalized in the maternity ward of a state hospital during the period April 3, 2017 - October 2, 2017 after normal delivery and had consented to participate in the research. Results: The breastfeeding techniques of participants who had 3-4 children, received support during breastfeeding and believed that their breasts had been sufficiently emptied during the breastfeeding had more successful breastfeeding techniques (p<.05). Participants who experien-ced a moderate level of anticipatory fear from childbirth had a more positive attitude toward breastfeeding compared to those who had a high or clinical level of fear of childbirth (p<.05). The breastfeeding techniques of those with moderate and clinical-level fear of childbirth were more successful than that of women who had a high level of fear from childbirth (p<.05). Conclusion: It was found that women who had experienced normal delivery had a higher level of fear from childbirth which had a negative impact on their breastfeeding.
  • Öğe
    Hastane İçi Transfer Güvenliği Ölçeği’nin Türkçeye uyarlanması
    (2022) Alcan, Aliye Okgün; Soyer, Özlem
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Hastane İçi Transfer Güvenliği Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanmasıdır. Yöntem: Metodolojik bir çalışmadır. Çalışmaya, Mayıs-Haziran 2021 tarihleri arasında 129 cerrahi yoğun bakım hemşiresi katıldı. Veriler çevrimiçi internet ortamında Sosyodemografik ve Mesleki özellikler Formu ile Hastane içi Transfer Güvenliği Ölçeği kullanılarak toplandı. Dil geçerliği sağlandıktan sonra veriler Kapsam Geçerlik İndeksi, Yarıya Bölme Yöntemi, Cronbach alfa katsayısı, Madde Toplam Puan Korelasyonu, Açıklayıcı Faktör Analizi değerleri ile analiz edildi. Bulgular: Cerrahi yoğun bakım hemşirelerinin yaş ortalaması 28,8±6,8 yıl olup, %78,3’ü lisans mezunu ve %42,6’sı Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun Bakım Ünitesi'nde çalışmaktadır. Ölçeğin Kapsam Geçerlik İndeksi 0,95 bulundu. Ölçeğin Cronbach alfa katsayısı 0,93 olup yüksek güvenirlik derecesine sahip olduğu belirlendi. Yapılan açıklayıcı faktör analizinde özdeğeri biri aşan dört faktör elde edildi ve bu dört faktörün açıkladığı toplam varyans %63,59 olarak bulundu. Faktörler, kurum, araç ve teknolojiler, çevre ve ekip işbirliği olarak belirlendi. Cronbach alfa değerleri 0,73 ile 0,92 arasında bulundu. Sonuç: Hastane İçi Transfer Güvenliği Ölçeği’nin geçerli ve güvenilir bir araç olduğu saptandı.
  • Öğe
    COVID-19 pandemisi nedeniyle sağlık çalışanlarının algıladıkları stres durumunun belirlenmesi: İzmir örneği
    (2022) Mertoğlu, Süleyman; Çelik, Ayşegül
    Amaç: Koronavirüs hastalığı-2019 (COVID-19) pandemisi sürecinde hastalarla doğrudan temas halinde olan sağlık çalışanları hastalığın bulaşıcılığı açısından yüksek düzeyde risk altındadır. Bu durum sağlık çalışanlarının stres, korku, kaygı ve sosyal damgalanma gibi psikososyal sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Bu çalışmada COVID-19 pandemisi nedeniyle sağlık çalışanlarının algıladıkları stres durumunun belirlenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma Kasım-Aralık 2020 tarihleri arasında İzmir ilinde yer alan 6 eğitim araştırma hastanesi kapsamında COVID-19 için tanımlı klinik, yoğun bakım, poliklinik ve acil servislerde görev alan sağlık çalışanları ile yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini dahil edilme kriterlerini karşılayan 490 sağlık çalışanı oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında “Sağlık Personeli için Tanıtıcı Form” ve “Algılanan Stres Ölçeği” kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan sağlık çalışanlarının algılanan stres düzeyi ölçek puan ortalaması 16,6±5,1, ölçek alt boyutları olan Algılan Stres ve Algılanan Baş Etme alt boyutları puan ortalamaları ise sırasıyla 11,0±4,1 ve 5,6±2,3 olarak belirlenmiştir. Sağlık çalışanlarından 26-30 yaş grubunda olanların, doktorların, yoğun bakımda çalışanların ve meslek yılı 5-10 yıl arasında olanların algıladıkları stres düzeyinin diğer sağlık çalışanlarına göre yüksek olduğu belirlenmiştir (p<0,05). Sonuç: Araştırmada sağlık çalışanlarının COVID-19 pandemisi nedeniyle algıladıkları stres düzeylerinin orta düzeyde olduğu belirlenmiştir.
  • Öğe
    Conceiving during the COVID-19 pandemic: assessing quality of life and perceived stress status
    (2022) Çetin, Serpil Abalı; Karadağ, Gürkan
    Objective: This descriptive and cross-sectional study was conducted online to determine the quality of life and stress level experienced by pregnant women during the Coronavirus disease-2019 pandemic. Methods: The sample of the study consisted of 189 pregnant women. Personal Information Form, Perceived Stress Scale (PSS) and SF-36 Quality of Life Scale were used to collect data. The data were collected through the social media groups created by the pregnant women after obtaining permission from the group administrators. Results: It was found in the study that the variables affecting the PSS score were especially age and the region of residence and the changes in other socio-demographic findings, obstetric characteristics and income did not make a significant difference in the PSS score. Conclusion: The study emphasized the importance of investigating the effects of socio-demographic, socio-economic, and obstetric variables on quality of life and perceived stress level.
  • Öğe
    Relationship between coping styles and functional quality of life in women with breast cancer: A social media based cross sectional study
    (2022) Bahçeli, Pınar Zorba; Karakaş, Hacer
    Objective: Breast cancer is an important stressor in women’s lives, causing them to experience psychosocial problems and negatively affecting their quality of life. Therefore, this study determined the relationship between coping styles and functional quality of life in women with breast cancer. Methods: The data of this descriptive and cross-sectional study were collected between March and October 2021 with the Personal Information Form, Brief Cope Inventory and Functional Living Index Cancer via social media. The sample of the study consisted of 132 women with breast cancer, who were actively registered with the Breast Diseases Association and had a social media account. Results: This study determined that the age, income, having a family member with the same disease, the duration of diagnosis and the status of having a mastectomy affected the coping styles of women with breast cancer. Additionally, it was concluded that the employment and income status of women with breast cancer, having someone to help them in their care, and having another chronic disease affected their functional quality of life. It was found that there was no significant relationship between coping styles and quality of life mean scores. Conclusion: Women with breast cancer can be supported in developing strategies to cope with their problems and increase their functional quality of life.
  • Öğe
    Pandemi sürecinde yoğun bakım hemşireliği: Algılanan stresin merhamet yorgunluğuna etkisi
    (2021) Alcan, Aliye Okgün; Yıldız, Kübranur
    Amaç: Koronavirüs hastalığı-2019 pandemisinin yoğun bakım hemşirelerinin algıladıkları stres seviyesini artırarak merhamet yorgunluğuna neden olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle tanımlayıcı tipteki bu araştırma pandemi sürecinde yoğun bakım hemşirelerinin algıladıkları stresin merhamet yorgunluğuna etkisinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Çalışmanın örneklemini aktif olarak internet kullanabilen ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 149 yoğun bakım hemşiresi oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri Veri Toplama Formu, Algılanan Stres Ölçeği (ASÖ) ve Merhamet Yorgunluğu Kısa Ölçeği (MY-KÖ) kullanılarak internet üzerinden toplanmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için bir üniversitenin Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan yazılı izin alınmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, tek yönlü varyans analizi, bağımsız gruplar t-testi, Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Bu araştırmada yoğun bakım hemşirelerinin %98,7’si pandemi sürecinde stres yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Yoğun bakım hemşirelerinin ASÖ toplam puan, MY-KÖ toplam puan, ikincil travma ve tükenmişlik alt boyut puan ortalamalarının sırasıyla 46,42±7,46, 76,80±23,37, 27,87±11,17 ve 48,93±15,01 olduğu saptanmıştır. ASÖ ve MY-KÖ puan ortalamaları arasında pozitif yönde yüksek düzeyde anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Sonuç: Sonuç olarak bu çalışmada pandemi sürecinde yoğun bakım hemşirelerinin algıladıkları stres ve merhamet yorgunluğu düzeyinin yüksek olduğu belirlenmiştir. Ayrıca hemşirelerin algıladıkları stres düzeyi arttıkça merhamet yorgunluğu düzeyinin de arttığı saptanmıştır. Yoğun bakım hemşirelerinin psikososyal açıdan izlenmesi ve desteklenmesi önerilmektedir.