Dergipark
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Dergipark'ta bulunan İzmir Bakırçay Üniversitesi adresli yayınları içermektedir.
Güncel Gönderiler
Öğe PRİMER MONOSEMPTOMATİK NOKTÜRNAL ENÜREZİSLİ ÇOCUKLAR VE EBEVEYNLERİNİN YAŞAM KALİTELERİNİN İNCELENMESİ(Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, 2021) İnal, Büşra; Bakar, Yeşim; Amkaralı, Handan; Öztürk, Yusuf; Özengin, NuriyeBu çalışma, primer monosemptomatik noktürnal enürezisli çocuklar ile sağlıklı çocukların yaşam kalitelerini ve primer monosemptomatik noktürnal enürezisli çocukların ebeveynleri ile sağlıklı çocukların ebeveynlerinin yaşam kalitelerini karşılaştırmayı amaçladı. Araştırmaya primer monosemptomatik noktürnal enürezisli 35, sağlıklı 34 çocuk ve ebeveynleri dahil edildi. Çocukların fiziksel ve sosyodemografik özellikleri kaydedildi. Çocukların yaşam kaliteleri Üriner İnkontinanslı Çocuklarda Yaşam Kalitesi Ölçeği ile değerlendirildi. Ebeveynlerin yaşam kaliteleri Kısa Form- 36 ile belirlendi. Primer monosemptomatik noktürnal enürezisli çocukların sağlıklı çocuklara göre yaşam kalitelerinin (p=0,001) daha düşük olduğu bulundu. Sağlıklı grubun ebeveynlerinin yaşam kalitelerinin primer monosemptomatik noktürnal enürezisli grubun ebeveynlerine göre genel sağlık alt parametresinde daha kötü (p=0,034), diğer parametrelerde ise benzer olduğu saptandı (p>0,05). Bu çalışmanın sonucunda primer monosemptomatik noktürnal enürezisli çocukların yaşam kalitelerinin sağlıklı çocuklara göre daha kötü olduğu saptandı. Ebeveynlerin ise yaşam kalitelerinin genel sağlık alt parametresi hariç benzer olduğu bulundu.Öğe The effect of radiological phenotypes on survival of chronic obstructive pulmonary disease(İzmir Göğüs Hastalıkları Hastanesi, 2024) Deniz, Sami; Yılmaz, Emine Sena Dikmentepe; Erbaycu, Ahmet EminIntroduction and Aim: Emphysema, chronic bronchitis and bronchiectasis are the predominant phenotypes seen in chronic obstructive pulmonary disease (COPD) and may develop at different rates over time. The aim of the study was to investigate the effects of these three radiological phenotypes on survival in patients with COPD. Materials and Methods: The study was designed as retrospective and cross-sectional. Patients with stable COPD who applied between 2015 and 2019 and whose thorax high-resolution computed tomography were diagnosed with one of the three phenotypes radiologically were included in the study. A total of 90 male patients, 30 of whom had bronchiectasis, 30 had emphysema, and 30 had chronic bronchitis, were included. Age, body mass index, spirometry measurement values, blood tests, time of diagnosis, time of death, comorbidities and demographic data of the patients were recorded. Results: There was no statistical difference between the three groups in terms of age, baseline laboratory and spirometry values, except for FEV1/FVC. The FEV1/FVC ratio was found to be lower in emphysema-predominant COPD than in the other two phenotypes (p=0.023). While comorbidities such as hypertension, diabetes, and chronic heart failure were at a similar frequency between the three groups, coronary artery disease was found to be significantly higher in the emphysema group (p=0.030). The shortest survival was determined in chronic bronchitis and emphysema-predominant COPD, and the longest in the bronchiectasis-predominant COPD group (p=0.037). Conclusion: The phenotypes of chronic bronchitis, emphysema, and bronchiectasis in patients with COPD are similar in baseline values such as age, laboratory tests, body mass index, and spirometry measurements, excluding FEV1/FVC ratio. These three phenotypes are associated with a high rate of comorbidity, primarily cardiac. The shortest lifespan is in the chronic bronchitis and emphysema phenotype, and the longest in the bronchiectasis phenotype.Öğe Are preoperative features effective in the incompatibility of intraoperative frozen section and final pathology in operated patients diagnosed with atypia endometrial hyperplasia?(Rabia YILMAZ, 2023) Görgülü, Gökşen; Doğan Özdaş, Emel; Özdaş, Erol; Tunalı, Çağdaş; Dinçer, Fatih; Erdoğan, Özgür; Akdemir, CelalABSTRACT Objective: We aim to investigate the relationship between demographic characteristics and preoperative laboratory findings with the discordance between intraoperative frozen section diagnoses and final diagnoses in patients undergoing surgery with endometrial hyperplasia with atypia. Methods: The study included 154 patients who underwent surgery for endometrial hyperplasia with atypia and who received intraoperative frozen section (IFS) diagnosis between January 2015 and January 2021. Frozen section diagnoses and the final diagnoses of the patients were compared. Patient groups were split into two: patients with an IFS diagnosis concordant and patients with an IFS diagnosis discordant with the final diagnosis. These two groups were compared regarding body mass index (BMI), age, systemic diseases, laboratory parameters and ultrasonography findings. Results: When final diagnoses and IFS diagnoses were contrasted, the results were concordant in 126 patients and discordant in 28 patients. The agreement rate was 81.8% (Kappa = 0.635; p < 0.001; significant agreement). When the concordant and discordant groups were compared regarding demographic characteristics and preoperative laboratory findings, it was found that the BMI was higher, and the rate of complex atypia in the preoperative pathological examination was higher in the discordant group (p < 0.05). Other inflammatory markers and demographic variables were not significantly different between groups (p > 0.05). Conclusion: Among patients operated for endometrial hyperplasia with atypia, IFS diagnoses were mostly concordant with the final diagnoses. It should be kept in mind that the discordance rate may be higher in atypical hyperplasias with complex structure and in patients with high BMI.Öğe Kronik obstrüktif akciğer hastalığında radyolojik fenotiplerin yaşam süresine etkisi(İzmir Göğüs Hastalıkları Hastanesi, 2024) Deniz, Sami; Yılmaz, Emine Sena Dikmentepe; Erbaycu, Ahmet EminSami Deniz 1, Emine Sena Dikmentepe Yılmaz 1, Ahmet Emin Erbaycu 2 1 Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Kliniği, 2 zmir Bakırçay Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Giriş ve Amaç: Amfizem, kronik bronşit ve bronşektazi kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)’da görülen baskın fenotipler olup zamanla farklı oranlarda gelişebilir. Çalışmada KOAH’lı hastalarda bu üç radyolojik fenotipin yaşam süresine etkisinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Çalışma retrospektif ve kesitsel olarak tasarlandı. 2015-2019 yılları içinde başvuran, stabil KOAH’lı olup toraks yüksek çözünürlüklü bilgisayarlı tomografi ile radyolojik olarak üç fenotipten birinin belirlendiği hastalar çalışmaya alındı. Otuzu bronşektazi, 30’u amfizem ve 30’u kronik bronşit olmak üzere toplam 90 erkek hasta dahil edildi. Hastaların yaş, vücut kitle indeksi, spirometrik ölçüm değerleri, kan testleri, tanı konulma zamanı, ölüm zamanı, komorbiditeleri ve demografik verileri kaydedildi. Bulgular: Üç grup arasında yaş, temel laboratuvar ve spirometrik değerlerde FEV1/FVC hariç istatistiksel olarak fark saptanmadı. Amfizem baskın KOAH’da FEV1/FVC oranı diğer iki fenotipe göre daha düşük bulundu (p=0,023). Üç grup arasında hipertansiyon, diyabet, kronik kalp yetmezliği gibi komorbiditeler benzer sıklıktayken, koroner arter hastalığı amfizem grubunda anlamlı şekilde yüksek bulundu (p=0,030). En kısa yaşam süresi kronik bronşit ve amfizem baskın KOAH’da, en uzun yaşam süresi bronşektazi baskın KOAH grubunda belirlendi (p=0.037). Sonuç: KOAH’lı hastalarda kronik bronşit, amfizem, bronşektazi fenotipleri arasında yaş, laboratuvar testleri, vücut kitle indeksi gibi temel değerlerde ve FEV1/FVC oranı hariç spirometrik ölçümler benzerdir düzeydedir. Bu üç fenotip başta kardiyak olmak üzere yüksek oranda komorbiditeyle birliktedir. En kısa yaşam süresi kronik bronşit ve amfizem fenotipinde, en uzun yaşam süresi bronşektazi fenotipindedir.Öğe EVALUATION OF THE CHATGPT-4 ARTIFICIAL INTELLIGENCE RESPONSE TO THE PROBLEMS OF HIP REPLACEMENT CHAT GPT-4 Yapay Zekanın Kalça Protezi Sorunlarına Cevabının Değerlendirilmesi(Yozgat Bozok Üniversitesi, 2023) Olçar, Hacı Ali; Akbuğa, Gökçen Aydın; Ulutürk, Samet; Doğan, Şenay Aras; Korkmaz, Murat; Korkmaz, İrem NisaObjective: This study aims to evaluate the CHAT GPT-4 artificial intelligence responses to common problems experienced by patients after hip replacement surgery using expert opinion. Material and Methods: The study used an 11-question form developed by the researcher from a literature review of the information needs of patients after hip replacement surgery. Ten orthopaedic specialists rated the accuracy of the responses generated by Chat GPT-4 using a 5-point Likert scale (5: strongly agree, 1: strongly disagree).The maximum score that can be obtained from the rating scale is 55, and the minimum score is 11. The scores are summarised using descriptive statistics. Results: All of the experts agreed that the artificial intelligence (AI) correctly answered the signs of wound infection (4.80±0.42), practices to prevent home accidents (4.50±0.52), and in which cases a doctor should be consulted (4.50±0.52). Half of the experts report that the artificial intelligence answered the question (Antithrombotic treatment time) portially true/false. For the question (Will my hip replacement dislocate?) 60 % of the experts report that the artificial intelligence answered partially true/false. Conclusion: When Chat GPT-4 was evaluated by experts, it was found to provide mostly accurate information. However, it is thought that it may be more limited in individualised treatment and care practices. More research is needed to confirm the accuracy of the results.Öğe Assessment of the Impact of Curcumin on Cell Cultures Derived from the Primary Intervertebral Disc Tissue in Humans(Maltepe Üniversitesi, 2023) Albayrak, Mehmet; Yılmaz, İbrahim; Yüzbaşı, Muharrem Furkan; Akalan, Hande; Şirin, Duygu Yaşar; Karaarslan, Numan; Özbek, HanefiAim: Degenerative disc disease in the lumbar spine is widely observed. Degenerative disc diseases are among the causes of low back pain in older age. Modern drug discovery studies have aimed to identify potential molecules that target multiple pathways with a safer profile against degeneration. This study aimed to evaluate the effects of curcumin, a natural phenolic compound, on primary cell cultures prepared using intervertebral disc (IVD) tissues resected during the surgeries of patients with lumbar disc herniation. Materials and Methods: Primary cell cultures were prepared using human IVD tissues of eight patients. Untreated groups served as the control and curcumin-treated groups as the study sample. In-vitro cytotoxicity analyses were performed in all groups. Acridine orange (AO)/propidium iodide (PI) and Janus Green B staining were performed to evaluate cell surface morphologies. One-way analysis of variance and Tukey HSD, a multiple comparison test, were used to assess the obtained data. Results: Proliferation slightly increased as of 24 h in the curcumin-treated samples, but decreased in the 48 and 72 hour curcumin-treated samples compared to the control samples. The obtained results were statistically significant (pÖğe Hızlı Bozuk Konuşma Üzerine Bir İnceleme Çalışması(Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği, 2021) Gerçek, Evrim; Erim, Ahsen; Atalar, Merve Sapmaz; Özkaraalp, İrem; Pehlivan, BeyzaAmaç: Bu çalışmada dil ve konuşma bozuklukları alanında yer alan ve akıcılık bozuklukları şemsiyesi altında bulunan HBK’nin tanımı, kapsamı, özellikleri, değerlendirilmesi ve terapisindeki güncel bilgilerin sentezlenmesi amaçlanmıştır. Böylece klinik ve araştırma alanında HBK’ye dikkat çekilmesi sağlanacaktır. Yöntem: Bu çalışmada geleneksel derleme yöntemi kullanılmıştır. İnceleme kapsamında; HBK’de görülen konuşma akıcısızlıkları, dilsel-motor özellikler, etiyoloji, eşlik eden bozukluklar, HBK’nin değerlendirilmesi ve terapisine ilişkin alanyazın incelemesi gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Yapılan incelemeler sonucunda, HBK’de konuşma hızının ötesinde akıcısızlık özellikleri, dil ve iletişim gibi diğer becerilerin de etkilendiği görülmüştür. Bunun yanı sıra HBK’nin diğer dil ve konuşma bozukluklarına ek olarak da görülebildiği, nadiren izole olarak görüldüğüne dair bulgular olduğu; HBK’nin etiyolojsi ile ilgili birçok farklı görüş ileri sürülmüş olup bunlarla birlikte bozukluğun nörolojik ve genetik temellerinin bulunduğuna dair pek çok kanıt temeli olduğu da görülmüştür. HBK’si olan bireylerde çeşitli becerilerde meydana gelen etkilenmelerin, bu bozukluğun çalışılması zor alanlardan biri olmasına neden olabildiği belirlenmiştir. Bu nedenle ayrıcı tanı içeren bir değerlendirmenin yapılması, terapi hedeflerini belirlemeye de yardımcıdır. Sonuç: HBK değerlendirmelerinde; konuşma hızının yanı sıra konuşmadaki akıcısızlık özellikleri, dil ve sesletim becerileri, dinleme ve anlatım becerileri, sözel olmayan iletişim becerileri, motor koordinasyon, işitsel ve görsel algı, bilişsel ve entelektüel beceriler, farkındalık ve kendini izleme gibi çok çeşitli becerilerin incelenmesi önerilmektedir. Birçok alanı etkilemesi nedeni ile çalışılması zor bir bozukluk olan HBK’de terapi genel olarak tanımlama, farkındalık, hız-sesletim-dil becerilerinin çalışılması ve izleme-takip aşamalarından oluşmaktadır. Bunlarla birlikte, HBK ‘kimsesiz çocuk’ benzetmesi ile anılmaktadır. Çünkü hem dil ve konuşma terapisi alanında hem de bozukluğu yaşayan bireyler arasında HBK’ye ilişkin farkındalığın oldukça düşük olduğu belirtilmektedir.Öğe Machine Learning for E-triage(SET Teknoloji, 2022) Bora, Şebnem; Kantarcı, Aylin; Erdoğan, Arife; Beynek, Burak; Kheibari, Bita; Evren, Vedat; Erdoğan, Mümin AlperDue to the rising number of visits to emergency departments all around the world and the importance of emergency departments in hospitals, the accurate and timely evaluation of a patient in the emergency section is of great importance. In this regard, the correct triage of the emergency department also requires a high level of priority and sensitivity. Correct and timely triage of patients is vital to effective performance in the emergency department, and if the inappropriate level of triage is chosen, errors in patients' triage will have serious consequences. It can be difficult for medical staff to assess patients' priorities at times, therefore offering an intelligent method will be pivotal for both increasing the accuracy of patients' priorities and decreasing the waiting time for emergency patients. In this study, we evaluate the machine learning algorithms in triage procedure. Our experiments show that Random Forest approach outperforms the others in e-triage.Öğe Covid-19 Enfeksiyonuna Biyofiziksel Genel Bakış(Kafkas Üniversitesi, 2021) Karış, Denizhan; Anbarlı Metin, Damla; Coşkun, Feride Fulya Ercan; Köseler, AylinŞiddetli akut solunum sendromu koronavirüs 2 (SARS-CoV-2) enfeksiyonu, 11 Mart 2020 tarihinde DSÖ tarafından küresel bir pandemi ilan edilmiştir. Koronavirüs hastalığı (COVID-19), SARS-CoV-2’nin neden olduğu bulaşıcı hastalıktır. Damlacık yoluyla kişiden kişiye bulaşan SARS-CoV-2 enfeksiyonu, hastaların %70’inde asemptomatik olarak görülmektedir. Semptomatik hastalarda ise viral üst solunum yolu enfeksiyonundan pnömoni, sepsis, septik şok ve hatta akut solunum sıkıntısı sendromuna (ARDS) kadar değişen ciddi klinik durumlarla seyredebilmektedir. COVID-19’un epidemiyolojik ve klinik özellikleri üzerine yapılan çalışmalarda, bu hastalarının hafif veya şiddetli akut solunum yolu enfeksiyonu semptomları geliştirebileceğini gösterilmiştir. Hafif semptomları olan olgularda ateş, kuru öksürük, yorgunluk gibi üst solunum yolu semptomları gelişebilir ve anormal göğüs BT bulguları da olabilir. Farklı çalışma raporlarına göre, şiddetli semptomları olan vakalarda nefes darlığı, ishal, şiddetli pnömoni, ARDS veya çoklu organ yetmezliği gelişmekte ve ölüm oranları %4,3 ile %15 arasında değişmektedir.Öğe DENEYSEL KOLİT MODELİNDE KARACİĞER VE PANKREASTA GÖRÜLEN MORFOMETRİK DEĞİŞİKLİKLER VE VAGAL STİMULASYONUN KRONİK DÖNEMDE BU DEĞİŞİKLİKLER ÜZERİNE OLAN ETKİLERİNİN İNCELENMESİ(Yüksek İhtisas Üniversitesi, 2024) Koçak, Özgenur; Gozil, Rabet; Atalar, Kerem; Akarca Dizakar, Saadet Özen; Alım, Ece; Soylu, Ayşe; Bahcelıoglu, MeltemGiriş: İnflamatuvar bağırsak hastalığı, sindirim sisteminin kronik ve idiyopatik bir hastalığıdır. Hastalık ayrıca karaciğeri ve pankreası da etkilemektedir. Çalışmadaki amacımız transkutanoz aurikular vagal sinir stimulasyonunun (TAVNS) karaciğer ve pankreas hasarının iyileşmesi üzerindeki etkisini incelemektir. Materyal ve Metot: Çalışmamız 4 grup halinde 36 sıçanla yapılmıştır. Sham grubuna intrakolonik salin enjeksiyonu yapılmış ve TAVNS uygulanmamıştır. Sham+ TAVNS grubuna intrakolonik olarak salin enjekte edilmiş ve TAVNS uygulanmıştır. TNBS+Sham grubuna intrakolonik olarak TNBS (trinitrobenzen sülfonik asit) enjekte edilmiş ve TAVNS uygulanmamıştır. TNBS+TAVNS grubuna hem TNBS enjekte edilmiş hem de TAVNS uygulanmıştır. Karaciğer dokusu ve pankreas dokusu histolojik ve histomorfometrik olarak incelenmiştir. Bulgular: Çalışmamızda TNBS+Sham ve TNBS+TAVNS gruplarının son vücut ağırlıkları Sham ve Sham+TAVNS gruplarına göre anlamlı olarak düşük bulundu. TNBS uygulanan grupların karaciğer ve pankreas histopatolojik skorları anlamlı olarak yüksekti. TNBS+Sham grubundaki sıçanların karaciğer hepatositlerinde bazı bölgelerde nekrotik alanlar, vakuolar dejenerasyon ve sinüzoidal konjesyon gözlendi. Grup TNBS+TAVNS grubunun karaciğer kesitlerindeki dejeneratif bulgular kısmen azaldı. TNBS+Sham ve TNBS+TAVNS gruplarındaki hayvanların pankreasındaki Langerhans adacıklarının sayısı ve alanı, Sham ve Sham+ TAVNS gruplarına göre daha düşük bulundu. Sonuç: Bu çalışmada sıçanlarda TNBS kaynaklı kolitin karaciğer ve pankreasta histopatolojik ve histomorfometrik değişikliklere neden olarak kilo kaybına yol açtığı ve TAVNS'nun bu değişiklikler üzerinde terapötik etkilerinin olduğu tespit edilmiştir.Öğe Artificial Intelligence Applications in Emergency Service(Izmir Katip Celebi University, 2021) Erdoğan, ArifeResearch with artificial intelligence has gained importance in recent years. The main reasons for this increase are modern machine learning techniques; deep learning, the availability of large datasets, and advances in computing power and increasing success in these areas. The applicability of artificial intelligence in healthcare has been demonstrated. Algorithms can equate to or even exceed physician performances. Al- based tools have been used to predict various factors in medicine, including risk stratification, diagnosis, and treatment selection. Artificial intelligence technologies will be used more and more in the field of emergency medicine in the coming years. The purpose of this review is to provide an overview of current artificial intelligence research related to emergency medicine.Öğe İşitme Cihazı Kullanıcısı Çocuklarda Fonem Ayırt Etme Becerileri: Preliminer Sonuçlar(Odyoloji Konuşma ve Ses Bozuklukları Derneği, 2020) Değirmenci Uzun, Erva; Batuk, Merve; Sennaroğlu, GoncaAmaç: Çocuklarda işitme kaybının görülme sıklığı diğer çocukluk çağı bozukluklarına kıyasla nispeten daha yüksektir. Ülkemizde çocukların konuşma uyaranlarını fark etme, ayırt etme, tanıma, anlama becerilerini değerlendirmeye yönelik rutinde uygulanan test bataryası bulunmamaktadır. Bu çalışmanın amacı işitme cihazı kullanıcısı çocukların fonem ayırt etme becerilerini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 3-10 yaş aralığındaki bilateral orta ve orta-ileri derecede işitme kaybına sahip olup bilateral kulak arkası işitme cihazı kullanıcısı çocuklar dahil edilmiştir. Uyaran olarak A§E® fonem ayırt etme testinde yer alan 7 fonem çifti kullanılmış ve serbest alanda 70 dB HL’de sunulmuştur. Bu çiftler /u/-/a/, /u/-/i/, /i/-/a/, /m/-/z/, /s/-/ʃ/, /z/-/s/, /v/-/z/ fonemleridir. Bulgular: Bilateral işitme cihazı kullanıcısı 6 çocuğun fonem ayırt etme becerileri değerlendirilmiş olup olgulara ait sonuçlar sunulmuştur. Sonuç: Çocuklarda işitme kayıpları göz önünde bulundurulduğunda; işitme kayıplı çocukların işitme ve konuşma gelişimlerini desteklemek, rehabilitasyon ve amplifikasyon programlamasına katkıda bulunmak için konuşma algısını değerlendiren test bataryalarını kullanmak önem arz etmektedir.Öğe ALKOL VE TÜTÜN KULLANIMIN İNTİHAR ORANLARI İLE İLİŞKİSİ: OECD ÜLKELERİ ÜZERİNE BİR PANEL VERİ ANALİZİ(Zekai ÖZTÜRK, 2022) Çıraklı, Ümit; Aslan, Emine; Şenol, Osman; Gökkaya, DurmuşThe aim of this study was to investigate the relationship between alhocol and tobacco use and suicide rate in OECD countries. To investigate this relationship and to reveal the impact of alcohol and tobacco use on suicide rate, data of 21 OECD countries were analyzed by pane data regression method. Within the scope of the research, the annual data of the countries for the 2000-2019 periods were used. Accortding to the results of panel data analysis, it was detected that there is a positive relationship between the independent variables (alcohol and tobacco use) and the dependent variable (suicide rate). While the effect of alcohol use on suicide rates was statistically significant (P0.05). It is possible to say that by increasing the prices with a pricing strategy that encourages the reduction of alcohol and cigarette use in the society, a decrease in suicide cases can be achieved.Öğe ÖZ DEĞERLENDİRMEDEN DENETİME: HASTANELERİN AKREDİTASYON YOLCULUĞU(Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı, 2019) CENGİZ, Canan; BEYLİK, Umut; AVCI, Keziban; KAYRAL, İbrahimÖz değerlendirme, temel olarak hastanenin kalite yönetim ekibinin sorumluluğunda yürütülen, akreditasyon de-netimi öncesinde, akreditasyon standartlarına yönelik yapılan kurumun kendini değerlendirdiği bir değerlendirme faaliyetidir. Bu çalışmanın amacı, öz değerlendirme uygulamasının gerçek akreditasyon denetimi öncesinde yapıl-masının önemi ve akreditasyon denetim süreci ile karşılaştırılmasıdır. Akreditasyon başvurusunda bulunan hastanelerin öz değerlendirme ve denetim sonuçları incelendiğinde %20’sinden sonucun aynı olduğu, %20’sinde denetim sonucunun, öz değerlendirmeden %5 oranında daha yüksek olduğu, %60’ında ise denetim sonucunun öz değerlendirmeye oranla ortalama %7,6 oranında düşük olduğu görülmüştür.Öğe İşitme kaybı olan down sendromlu çocuk hastada eşlik eden otistik bulgular(Odyoloji Konuşma ve Ses Bozuklukları Derneği, 2021) Önder, Sevginar; Alluşoğlu, Serpil; İriz, Ayşe; Acar, Aydın; Dinç, Ayşe Seçil KayalıDown Sendromu (DS) genel popülasyonda en sık görülen kromozom anomalisidir. DS’li çocuklarda iletim tipi, sensörinöral ya da mikst tip işitme kaybı görülebildiği bilinmektedir. DS’li bireylerde otizm spektrum bozukluğu (OSB) bulgusuna sahip olma oranının da oldukça sık olduğu belirtilmektedir. Otizm özelliklerinin erken tespiti uygun müdahale için önemlidir. Sunulan olgu 7 aylıkken hafif/orta derecede SNİK tanısı konularak işitme cihazı önerilen ve yoğun özel eğitim almasına ve uygun aile desteğine rağmen, gelişimi çok sınırlı kalan DS’li bir çocuk hastadır. Gelişimi çok sınırlı kaldığı için çocuk psikiyatrisine tekrar yönlendirildiğinde OSB tanısı almıştır. Bu olgu sunumu erken tanılandığı ve müdahale edildiği halde konuşma ve lisan gelişiminin sınırlı kaldığı vakalarda, sınırlılığa neden olan etkenin aydınlatılması amacıyla çocuğun diğer disiplinlere yönlendirilmesinin önemini göstermektedir. Ayrıca DS’li çocuklarda OSB’nin de birlikte görülme oranının yüksek olması nedeniyle bu çocukların rutin olarak OSB açısından taranmasının önemini ortaya koymaktadır.Öğe Hemşirelerin Tıbbi Hata Tutumları(SAM A.Ş. Yayıncılık, 2019) Güven, Şefika; Şahan, Seda; Ünsal, AylaBu araştırmanın amacı, hemşirelerin tıbbi hata tutumlarının belirlenmesidir. Tanımlayıcı olan bu araştırmanın örneklemi bir devlet hastanesinde çalışan ve araştırmaya gönüllü olarak katılmayı kabul eden 173 hemşireden oluşmuştur. Araştırmanın verileri, “Hemşire Tanıtım Formu” ve “Tıbbi Hatalarda Turum Ölçeği (THTÖ)” kullanılarak toplanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, Mann-Whitney U, Kruskal Wallis ve Cronbach alpha analizleri yapılmıştır. Araştırmaya katılan hemşirelerin %22’si 41-45 yaş aralığında ve yaş ortalaması 36.05±8.16’dır. Hemşirelerin %76.9’u kadın, %39.3’ü ön lisans mezunu, %42.2’sinin yatan hasta kliniklerinde, %54.9’unun nöbetli, % 64.7’sinin haftada 40 ve üzeri saat çalışmakta olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin THTÖ toplam puan ortalaması 3.36±0.36 olarak belirlenmiştir. THTÖ alt boyutları puan ortalaması sırasıyla; “tıbbi hata algısı” 2.65±0.85, “tıbbi hataya yaklaşım” 3.64±0.51, “tıbbi hata nedenleri” 3.84±0.55’dir. THTÖ toplam puan ortalaması ile yaş, cinsiyet, eğitim durumu, çalıştığı birim, çalışma şekli ve haftalık çalışma saati arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadığı saptanmıştır (p>0.05). Bu araştırma sonucunda; hemşirelerin tıbbi hatalarla ilgili tutumlarının olumlu olduğu bulunmuştur.Öğe Investigation of the Relationship Between the Levels of Functional Independence and Gross Motor Function of Physically Disabled Children and the Psychological Status of Their Parents’(İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, 2021) Seçer, Erhan; Körtelli, Onur; Korucu, Tuğçe Şirin; Kaya, Derya ÖzerObjective: This study was conducted to investigate the relationship between the functional independence and gross motor function levels of physically disabled children and the psychological status of their parents. Material and Method: Eighty-three volunteer parents and their physically disabled children were included in this study. The functional independence and gross motor function levels of physically disabled children were assessed by Functional Independence Measure for Children and Gross Motor Functional Classification System; anxiety and depression levels of parents were assessed by Beck Anxiety Inventory and Beck Depression Inventory. Results: No significant correlation was found between Functional Independence Measure for Children, Gross Motor Functional Classification System scores of physically disabled children and the age of the parents and Beck Anxiety Inventory and Beck Depression Inventory scores of the parents (r=0.029, p=0.795; r=0.108, p=0.332; r=-0.014, p=0.896; r=-0.091, p=0.411, r=-0.017, p=0.880; r=0.010, p=0.926 respectively). However, a low positive correlation was found between the age of disability and the parents' Beck Anxiety Inventory scores (r=0.297, p=0.006, respectively). Also, significant difference was found between the anxiety and depression levels of the parents who had children who could walk and could not walk with or without support (p=0.021, p=0.032, respectively). Conclusion: It was concluded that parents who have a physically disabled child have an increased anxiety level as the age of the child's disability increases. Also, it was observed that parents who had children who could not walk had higher levels of anxiety and depression as compared to parents who had children who could walk.Öğe KONURALP NATIONAL MULTIDISIPLINARY STUDIES CONGRESS IN MEDICINE AND HEALTH SCIENCES DECEMBER 22-24th 2023, ONLINE(Tıbbi Kayıtlar Derneği, 2024) Öner, ZülalKONURALP NATIONAL MULTIDISIPLINARY STUDIES CONGRESS IN MEDICINE AND HEALTH SCIENCES DECEMBER 22-24th 2023, ONLINE ORAL PRESENTATION ABSTRACTS BOOKÖğe Bilgisayarlı Tomografi Görüntüleri Üzerinden Hesaplanan Tibia Parametrelerinin Yaş ve Cinsiyete Göre Değerlendirmesi(Karabük Üniversitesi, 2024) Emiroğlu, Muhammed; Toy, Şeyma; Seçgin, Yusuf; Öner, SerkanAmaç: İnsan kalıntılarından kemikler kompakt yapılarından dolayı doğada uzun süre korunur ve bu durum kimliklendirmede kullanışlı olmalarını sağlar. Dimorfizm gösterdiği bilinen kemikler olsa da tibia ve femur erozyona karşı ciddi derecede dirençli olmaları dolayısı ile yaş ve cinsiyet değerlendirmelerinde kullanılabilir. Bu çalışmanın amacı bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleri üzerinden hesaplanan tibia parametrelerinden yaş ve cinsiyetin değerlendirmesidir. Gereç ve yöntem: Bu çalışma 2015-2022 yılları arasında 114 bireye ait alt ekstremite BT anjio görüntülerinin retrospektif olarak incelenmesi ile gerçekleştirildi. Bireyler 30-40 (1. yaş grubu), 41-50 (2. yaş grubu), 51-60 (3. yaş grubu) yaş gruplarına ayrıldı. Görüntüler DICOM formatında Radiant DICOM Viwer programına aktarıldı ve tibia üzerinden Sağ condylus medialis ile lateralis arası uzunluk (CML-RL), Sol condylus medialis ile lateralis arası uzunluk (CML-LL), Sağ tibianın ortasında corpus tibia genişliği (CT-RW), Sol tibianın ortasından corpus tibia genişliği (CT-LW), Sağ condylus medialis-malleolus medialis arası uzaklık (CMMM-RL), Sol condylus medialis-malleolus medialis arası uzaklık (CMMM-LL), Sağ condylus lateralis-malleolus lateralis arası uzaklık (CLML-RL), Sol condylus lateralis-malleolus lateralis arası uzaklık (CLML-LL), Sağ malleolus medialis-tuberositas tibia-malleolus lateralis arası açı (MMTML-RA), Sol malleolus medialis-tuberositas tibia-malleolus lateralis arası açı (MMTML-LA) parametrelerin ölçümleri gerçekleştirildi. Bulgular: Kruskal Wallis H testi ile yaş grupları karşılaştırıldı ve sol condylus medialis ile lateralis arası uzunluk parametresinde 1. ile 2. yaş grubu arasında sağ condylus medialis-malleolus medialis arası uzaklık parametresinde 1. yaş grubu ile diğer yaş grupları arasında, sol condylus medialis-malleolus medialis arası uzaklık parametresinde 1. ile 3. yaş grubu arasında, sağ condylus lateralis-malleolus lateralis arası uzaklık parametresinde 1. yaş grubu ile diğer yaş grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu bulundu. One Way Anova testi ile sol condylus medialis-malleolus medialis arası uzaklık parametresinde 1. ve 3. grupları arasında anlamlı ilişki bulundu. Sol condylus medialis ile lateralis arası uzunluk (CML-RL, LL) hariç tüm parametrelerde cinsiyetler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu sonucuna ulaşıldı (p<0.05). Sonuç: Çalışmamız sonucunda erozyona karşı dirençli olan tibia’dan belirlediğimiz parametrelerin yaş ve cinsiyeti belirlemede önemli belirteçler olduğu belirlendi. Bu yönüyle hem literatürdeki çalışmalara hem de yeni yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağı kanaatindeyiz.Öğe 3D YAZICI İLE ÜRETİLEN DÖRT ROTORLU İHA ŞASESİNİN SONLU ELEMANLAR YÖNTEMİ TABANLI YAPISAL ANALİZİ(Kütahya Dumlupinar University, 2020) Çaşka, Serkan; Gök, Kadir; Aydın, Mustafa; Özdemir, İkbalBu çalışmada iniş platformları ile uyumlu dört rotorlu küçük İHA (insansız hava aracı) tasarımının sonlu elemanlar yöntemiyle statik analizi ve imalatı yapılmıştır. Statik analizde, dört rotorlunun kendi ağırlığı yük olarak kabul edilmiş ve tabanı sabitlenmiştir. Sonlu elemanlar analizinde(SEA) kullanılan dört rotorlunun her bir parçası Akrilonitril Bütadien Stiren (ABS) ve Poliaktik Asit (PLA) malzemelerinden i3 Prusa yazıcı ile 0.05 mm katman kalınlığında üretilmiştir. Yapısal analiz sonucunda ABS malzemesinden üretilen dört rotorlu şasesinde oluşan gerilme 0,053 MPa iken, PLA malzemesinden üretilen dört rotorlu şasesinde oluşan gerilme ise 0,065 MPa olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, ABS malzemesinden üretilen dört rotorlu şasesinde oluşan deformasyon 0,014 mm iken, PLA malzemesinden üretilen dört rotorlu İHA şasesinde ise 0,010 mm olarak tespit edilmiştir.