Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 24
  • Öğe
    Yeniden birleşme (wiedervereinigung) sonrasında Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ndeki kamu görevlilerinin arındırılmasının (lustration) insan hakları ve hukuk devleti açısından değerlendirilmesi
    (2022) Duygun, Ahmet Mert
    Bu?yu?k toplumsal dönu?şu?m ve siyasal rejim değişimlerinin yaşandığı dönemlerin kaçınılmaz sonuçlarından birisi de geçmişle yu?zleşme su?reci ve geçiş dönemi adaletidir. Geçmişle yu?zleşmenin araçlarından en önemlilerinden birisi de idari teşkilatın yeniden yapılandırılması aşamasında, insan hakları ihlaline yol açan kamu görevlilerinden devletin arındırılmasıdır. Bunun en önemli örneklerinden birisini de 1990 senesinde Demokratik Almanya Cumhuriyeti ve Federal Almanya Cumhuriyeti’nin birleşmesi sonrasında yaşanan arındırma su?reci(lustration) oluşturmaktadır. İşte bu çalışmada bu su?reci doğuran olaylar, arındırma faaliyetlerinin pozitif hukuktaki kaynakları, idare tarafından uygulanması ve yargı kararlarında bu arındırma faaliyetlerine yönelik değerlendirmeler tu?m yönleriyle ele alınacak ve karşılaştırmalı hukuk ışığında Federal Almanya Cumhuriyeti’nde 1990 senesi sonrasındaki arındırma faaliyetlerinin hukuk devleti ile ne ölçu?de bağdaştığı tartışılacaktır.
  • Öğe
    Siyasi partiler hakkında uygulanan devlet yardımından yoksun bırakma yaptırımının hukuki niteliği
    (2021) Sümer, Arif Emre; Öztürk, İlhami
    Anayasa’da da ifade edildiği gibi siyasi partiler demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdırlar. Bugün için, siyasi partilerin mevcut olmadığı ve bunların adil bir seçim sistemi ile iktidar yarışına girmediği bir ülkede demokrasinin varlığından bahsedilemez. Ancak siyasi partilerin demokratik siyasi hayat bakımından arz ettiği önem, bunların her hâl ve şart altında faaliyetlerini sürdürebilecekleri anlamına gelmemektedir. Zorunlu bazı hâllerde siyasi partilerin kapatılması demokrasi ilkesini ihlal etmez. Nitekim Anayasa’nın 69’uncu maddesinde siyasi partilerin bazı yasak eylemleri işlemesi kapatılma sebebi olarak öngörülmüştür. Bu maddeye 2001 yılında eklenen bir hüküm ile işlenen fiillerin ağırlığı göz önünde bulundurularak, siyasi partiler hakkında kapatma kararı yerine Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma kararı verilebilmektedir. Görüldüğü üzere bu yaptırım parti kapatma yaptırımına bir alternatif olarak öngörülmüştür. Hukukumuzda siyasi parti kapatma kararlarının hukuki niteliği tartışmalı olduğu gibi, bu yaptırıma alternatif olarak öngörülen Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımının hukuki niteliğinin ne olduğu hususu da aydınlatılmaya muhtaçtır. Çalışmamızda siyasi partiler hakkında uygulanan Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakma yaptırımının hukuki niteliği analiz edilecektir.
  • Öğe
    Türk ceza hukukunda haksızlık yanılgısı (TCK m. 30/4)
    (2022) Sümer, Arif Emre
    Cezalandırma yoluna gidilebilmesi için suç işleyen kişinin haksızlık bilincine sahip olmasının gerekliliği, kusur ilkesinin bir sonucudur. Haksızlık bilinci, suç işleyen kişinin, işlediği fiilinin hukuk düzeni ile çatışma hâlinde olduğunu bilmesidir. Algılama yeteneğine sahip olan kişinin kural olarak haksızlık bilincine de sahip olduğu kabul edilmektedir. Bazı durumlarda fail, fiilinin hukuk düzeni tarafından tasvip edildiği hususunda hataya düşebilmektedir. Burada suçun maddi unsurları üzerinde bir hata söz konusu olmayıp, fiili hukuka aykırı kılan hukuk normu üzerinde hataya düşülmektedir. TCK m. 30/4, söz konusu hatanın kaçınılmaz olduğu durumları “haksızlık yanılgısı” adı altında kusurluluğu kaldıran bir sebep olarak düzenlemiştir. Bu çalışmada, son derece sınırlı hâllerde uygulama kabiliyetini haiz olan haksızlık yanılgısı kurumu ana hatlarıyla incelenmeye çalışılacaktır.
  • Öğe
    Salgın hastalıkların toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına etkisi
    (2021) Duygun, Ahmet Mert
    Tüm dünyayı 2019 Aralık ayından beri etkileyen COVID-19 pandemisi; çok sayıda temel hakkın kullanımına müdahale edilmesine yol açmış, temel haklar rejimine ilişkin tüm tartışmalara yeni bir boyut getirmiştir. Salgının etkilediği temel hakların başında, kullanımı bulaş riskini yüksek derecede artıran toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı gelmektedir. Ancak salgının süresinin sanılandan uzun sürmesi, yaşam hakkı ve genel sağlığın korunması amaç-ları için dahi olsa demokratik toplumun yapıtaşı olan bu hakkın kullanımının ne ölçüde sınırlandırılabileceğinin daha detaylı bir şekilde irdelenmesini zorunlu kılmıştır.
  • Öğe
    Kamu sağlık çalışanlarına karşı açılan rücu davalarında organizasyon kusuru nedeniyle hakkaniyet indirimi
    (2022) Azak, Kerim; Çınarlı, Serkan; Döner, Munise Seray Göncü
    Kamu sağlık çalışanlarının yetkilerini kullanırken kusurları ile neden oldukları zararlar dolayısıyla sadece idare aleyhine idarî yargıda tam yargı davası açılabilir. Tam yargı davasında aleyhine tazminata hükmedilmiş olan idare, ödemiş olduğu tazminatı ilgili kamu sağlık çalışanına kusuru oranında rücu edecektir. İdarenin kamu sağlık çalışanı aleyhine açacağı rücu davaları ise adlî yargıda görülmekte olup yetkili asliye hukuk mahkemesinde açılmalıdır. Rücu davasına bakmakta olan mahkeme öncelikle tarafların kusur oranlarını tespit etmelidir. Kusur oranlarına göre tespit edilmiş olan tazminat miktarından hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği Yargıtay uygulamalarında kabul görmektedir. Yargıtay kararlarında hakkaniyet indirimi yapılırken sağlık hizmetlerinin sunumunda söz konusu olan organizasyon kusurlarının da değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Organizasyon kusuru, sağlık hizmetinin kötü işlemesi, sağlık hizmetinin geç işlemesi ve sağlık hizmetinin hiç işlememesi gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkmaktadır. Doküman inceleme yöntemi ile ele alınan bu çalışmada ilgili Kanuni düzenlemeler ve Yargıtay kararları doğrultusunda, kamu sağlık çalışanları aleyhine açılan rücu davalarında, organizasyon kusuru nedeniyle hakkaniyet indirimi uygulanması detaylı şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.
  • Öğe
    Karşılaştırmalı hukuk bağlamında alternatif uyuşmazlık çözüm usulleri ve ülkemizde uygulanabilirliği
    (2022) Çınarlı, Serkan; Azak, Kerim
    Günümüz hukuk sistemlerinde, uyuşmazlık çözümü için yargı yolu dışında çeşitli alternatif uyuşmazlık çözüm usulleri öngörülmüştür. Özel hukuk alanında öngörülen alternatif uyuşmazlık çözüm usulleri, zaman içerisinde idare hukuku bakımından da tartışılmış ve idari uyuşmazlıklar için de bu usuller uygulanmaya başlanmıştır. Nitekim kısmen de olsa Türk İdare Hukuku’nda da bazı alternatif uyuşmazlık usullerine yer verilmiştir. Bu çözüm usulleri, etkin ve işler olmaktan uzak kalmıştır. Bu çalışmada da karşılaştırmalı hukuk bağlamında alternatif uyuşmazlık çözüm usulleri in- celenmiş ve ülkemizde uygulanabilirliği tartışıl
  • Öğe
    İdarî işlem kavramının tanımlanmasında ölçütler sorunu
    (2022) Bilgin, Fehmi Kerem; Süslü, Güven
    İdarenin faâliyeti eylemler ve hukukî sonuçlar yaratma iradesini ifâde eden işlemler vâsıtasıyla gerçekleşir. İdare faâliyetinin etkili sûrette yürütülmesi için idarenin eylemlere girişmesi bir zorunluluktur. Bununla beraber idare faâliyeti büyük ölçüde idarî işlemler temelinde yürütülür. Dolayısıyla idarî işlem kavramının tanımlanması idare faâliyetinin yürütülüş tarzını anlamak kadar yönetilenlerin haklarının idarî yargı yoluyla korunması açısından önem arz eder. İdarî işlem kavramı öncelikle işlemi yapan makamın idarî niteliğiyle açıklanabilir. Ancak kavramın kapsamının tespitinde bu yaklaşımın yetersiz kalması, işlevsel bir ölçütün dikkate alınmasının yanında, idarî işlemlerin kamu gücü ayrıcalıklarına dayanma özelliğinin açıklanmasını gerektirir. Bu doğrultuda makale idarî işlemlerin teşhisi için yargı mercileri tarafından hangi ölçütlerin kullanıldığını ve bu ölçütlerin nasıl uygulandıklarını açıklayarak idarî işlem kavramının genel bir tanımına ulaşmayı amaçlamaktadır.
  • Öğe
    Dünya Sağlık Örgütünün hukuk yaratma gücünün üye devletlerin iç düzenlerine etkisi hakkında genel bir değerlendirme
    (2022) Çamyamaç, Anıl
    Sağlık gibi ciddî bir başlık devletlerin yaşamlarında sadece uluslararası çerçevede değil aynı zamanda iç düzen çerçevesinde de hayatî rol oynamaktadır. Zira devletler vatandaşlarının yanı sıra aynı zamanda uluslararası toplumun da bir bütün olarak genel sağlığını koruma ödevine sahiptir. Bunu yaparken ise, uluslararası işbirliği kesinlikle zarurîdir. Bu işbirliği, ilgili alanda, yâni sağlık alanında Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşu teşkil etmesinden ötürü, temel olarak, Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlanmaktadır. Bu basit nedenden dolayıdır ki, Dünya Sağlık Örgütü kanun koyucu yetkilerle donatılmıştır. Bu bağlamda, Dünya Sağlık Örgütünün, sırasıyla, uluslararası sözleşmeler veya anlaşmalar, tüzükler ve tavsiyeler şeklinde üç normatif yetkisi bulunmaktadır. Bunlardan ilk ikisi, ilke olarak, üye devletler için bağlayıcı güçtedir. Tavsiyeler şeklindeki sonuncusu ise, fark edileceği üzere, bu tür bir etkiye sahip değildir. Her halükârda, üye devletler, en azından ilkesel bağlamda, tüm bu kurallara uymak zorundadır. Böylelikle, bu çalışmanın ana amacı Dünya Sağlık Örgütünün normatif kurallarının iç düzene etkilerini kısaca araştırmaktan ibarettir.
  • Öğe
    Anayasa M.38/7 bağlamında ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin kabahatler ve disiplin suçlarında uygulanabilirliği
    (2021) Canoğlu, Veysel Candan
    Modern ceza hukukunun temel ilkelerinden birisi olan ceza so - rumluluğunun şahsiliği ilkesine göre kişi, ancak kendi icrai ya da ihmali şekilde gerçekleşen hareketinin neden olduğu neticeden do- layı sorumlu tutulabilmektedir. Buna göre üçüncü kişilerin işledik - leri fiillerden dolayı bir kişinin sorumlu tutularak cezalandırılması mümkün değildir. Türk Hukukunda da benimsenen ceza sorumlu- luğunun şahsiliği ilkesi Anayasa m.38/7’de açık bir şekilde düzen - lenmektedir. Bu hüküm bağlamında ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin suçların yanı sıra kabahat ve disiplin suçlarında da uygu-lanabilir olup olmadığı, uygulanabilir olması halinde ise ne şekilde uygulanacağı hususu oldukça belirsiz ve tartışmalı olup gerek dokt- rin gerek yargı mercileri bakımından farklı görüş ve uygulamalar bu- lunmaktadır. İşte, birey açısından büyük bir güvence oluşturan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin uygulama alanının net bir şekilde belirlenmesi önem arz etmektedir. Bu kapsamda çalışmamızda Ana- yasa m.38/7’de düzenlenen ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin kabahat ve disiplin suçlarında uygulanabilirliği konusu ele alınarak net bir sonuca varılması amaçlanmaktadır. Çalışmamızda ilk olarak kabahat ve disiplin suçu kavramları genel olarak açıklanmakta ar - dından ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin kapsamına ilişkin doktrindeki görüşler ve yüksek yargı mercilerinin kararlarına yer verildikten sonra görüşümüz açıklanmaktadır.
  • Öğe
    Yükseköğretim personeli hakkındaki şikayetler üzerine verilen ceza soruşturması açılmaması kararlarının hukuki niteliği ve yargısal denetimi
    (2022) Öztürk, İlhami; Sümer, Arif Emre
    Yükseköğretim personeli hakkında, görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada suç işledikleri iddiası içeren şikâyetler üzerine yapılacak olan ceza soruşturması; genel soruşturma ve kovuşturma hükümlerini içeren Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre değil, Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesinde düzenlenen özel hükümlere göre yürütülmektedir. Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesinin önceki hâli uyarınca, yükseköğretim personelinin işlediği ileri sürülen suçlar hakkında yetkili makamlarca doğrudan soruşturma başlatılmakta iken, anılan maddede 2/12/2016 tarih ve 6764 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda idari mercie soruşturma açmama yönünde karar verme noktasında takdir yetkisi tanınmıştır. Bu çalışmada, yükseköğretim personeli hakkında, suç işledikleri iddiasıyla yapılan şikâyet ya da ihbarlar üzerine herhangi bir soruşturma açılmasına gerek olmadığı yönünde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesi uyarınca verilen kararların hukuki niteliği ve bu kararların yargısal denetiminin nasıl yapılacağı hususu irdelenmiştir.
  • Öğe
    Baro pullarında yapılan sahteciliğin kıymetli damgada sahtecilik suçu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği meselesi
    (2022) Sümer, Arif Emre; Öztürk, İlhami
    En genel tanımıyla suçta ve cezada kanunilik ilkesi, suç teşkil eden fiiller ile bu fiiller karşılığında öngörülen yaptırımların kanunla düzenlenmiş olması anlamını taşır. Türk Ceza Kanunu'nun 199’uncu maddesinde "Kıymetli Damgada Sahtecilik" suçu düzenlenmiştir. Bu suçun konusu olan kıymetli damga kavramı, muayyen bir miktar vergi ya da harcın ödendiğini belgelemek amacıyla kullanılan pulları da kapsar. Türk Hukukunda avukatların vekaletnamelere yapıştırdığı baro pulu gibi bazı pul ve damgalar karşılığında ödenen bedeller vergi veya harç niteliğinde olmayıp, vergi benzeri mali yükümlülük niteliğindedir. Bu çalışmada, karşılığında ödenen bedel itibarıyla vergi benzeri mali yükümlülük niteliğinde olan baro pullarında yapılan sahtecilik eylemlerinin, "Kıymetli Damgada Sahtecilik" suçuna sebebiyet verip vermeyeceği hususu suçta ve cezada kanunilik ilkesi bağlamında değerlendirilmiştir.
  • Öğe
    Anayasa mahkemesi kararları ışığında yükseköğretim öğrencileri disiplin rejiminin suçta ve cezada kanunilik ilkesi bakımından değerlendirilmesi
    (2021) Sümer, Arif Emre; Öztürk, İlhami
    Disiplin suçları, belirli bir meslek grubu ile statü sahibi kişilerin oluşturduğu kısmi düzenin korunması için bu kimselere yönelik öngörülen yasak ve yükümlülükler anlamına gelirken; disiplin cezaları, bu yasak ve yükümlülüklere uyulmaması halinde tatbik edilecek idari yaptırımları ifade eder. Hukukumuzda çeşitli meslek mensubu ya da statü sahibi kişilere yönelik disiplin suç ve cezaları öngören düzenlemeler mevcuttur. Bunlardan biri de yükseköğretim kurumlarında eğitim-öğretim gören öğrencilerin disiplin rejimini düzenleyen, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’dir. Doktrinde ve yargı içtihatlarında suçta ve cezada kanunilik ilkesi de dahil olmak üzere, ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin suç ve cezaları bakımından da geçerli olduğu ifade edilmektedir. Çalışmamızda, yükseköğretim öğrencileri disiplin rejiminin suçta ve cezada kanunilik ilkesine uygunluğu Anayasa Mahkemesi kararları ışığında ele alınacaktır.
  • Öğe
    Uluslararası sorumluluk hukukunda devletlerarası zararlara yönelik tazminatın belirlenmesi
    (2022) Kavak, Muhammed Halid; Erkiner, Hakkı Hakan
    Bu çalışma uluslararası sorumluluk esasları çerçevesinde onarım yöntemlerinden biri olan tazminatın devletlerarası zararlar açısından incelemesini yapmaktadır. Çalışma bu bağlamda devletlerin uluslararası haksız fiilleri neticesinde meydana gelen zararlardan yalnızca devletlerin maruz kaldığı zararlar kapsamında bir incelemedir. Bu kapsamda, öncelikle uluslararası sorumluluk hukuku rejiminde zararın onarımı, onarım yükümlülüğü ve onarım yöntemleri incelenmiştir. Onarım yükümlülüğünün mahiyeti, kapsamı ve sonuçlarından bahsedildikten sonra tazminata tabi zararın kapsamı ve zarar türleri belirtilmiştir. Anılan hususlar, tazminatın hesaplanmasını, tazminat miktarını ve hatta tazminatın şeklini doğrudan etkilemektedir. Ayrıca tazminat ile onarılacak zararın mahiyetinin ve miktarının belirlenmesi tazminatın hesaplanması aşamasının ön sürecidir. Bunun devamında eldeki çalışmada tazminatın uluslararası hukuka özgü niteliği ve tazminat miktarının hesaplanmasında başvurulan ilke ve esaslar belirtilip incelenmiştir. Vurgulamak gerekir ki bu çalışmanın kapsamına devletlerin uluslararası haksız fiillerinden kaynaklanan ve yalnızca başka devlet ve devletlere yönelik zararlar girmektedir. Dolayısıyla uluslararası örgütlere, gerçek veya hükmî şahıslara yönelik zararlar ile uluslararası hukuka uygun birtakım faaliyetlerden kaynaklanan zararların onarılması bu incelemenin kapsamı dışındadır.
  • Öğe
    Bir uluslararası hukuk müessesesi olarak uluslararası örgütler arasında ardıllık
    (2022) Çamyamaç, Anıl
    Uluslararası örgütler hukukunun en önemli merak uyandıran alanlarından biri devletler arasındaki ardıllık olmaktadır. Devletlerle mukayese edilirken her ne kadar hukuk kişiliklerinin tanınması yeni bir fenomen olsa da uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk düzleminde sınırlı faaliyet ve hizmet görmeleri söz konusudur. Bunu yaparken de, uluslararası hukuku kullanmakta ve bu alışve-rişin bir sonucu olarak aralarında devletlerin ardıllığı kuralları da dâhil olmak üzere uluslararası hukuk kurallarının ihtiyaç ve yeteneklerine hizmet edecek şekilde uyarlanmaları gerekmektedir. Çok karmaşık yapısı sebebiyle devlet ardıllığı uluslararası hukukun en belirsiz alanı olarak mütalâa edilmektedir. Böylelikle, bu kadar karmaşık bir alanı özünde çok geniş bir çalışmayı zarurî kılan bir başka alana taşımanın çok zor bir iş olduğu farz edilebilecektir. Ancak, bu kısa makalede bu denli geniş bir çalışma söz konusu edilmeyecektir. Bu bağ-lamda, bu kısa çalışmada bizim amacımız sadece uluslararası örgütler arasında ardıllığın var olduğunun ve uluslararası örgütler hukukunun bir konusu olarak tanınması için kısaca içeriğinin ve hukukî statüsünün ortaya konulmasından ibarettir.
  • Öğe
    Uluslararası antlaşmaların yapılmasında şekle dair kısa bir değerlendirme
    (2022) Çamyamaç, Anıl
    Uluslararası hukukta antlaşmaların şekline ilişin hukuk doktrinde süregelen bir tartışma söz konusudur. 1969 tarihli Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’ndeki antlaşma tanımı, yazılılığı, en azından ilk bakışta zarurî görmesinden dolayı, bu konudaki karışıklığı biraz daha artırmıştır. Ancak, durum gerçekte böyle midir? Böylelikle, bu kısa çalışmanın ana amacı yazılı olmayan anlaşmaların uluslararası hukuk uyarınca bir antlaşma oluşturup oluşturmadıklarının analiz edilmesidir. Bu şekilde bir soruyu analiz edebilmek adına öncelikle uluslararası hukuktaki pozitif kuralların incelenmesi, sonrasında gerek uluslararası hukukta gerek iç hukuklarda devletlerin uygulamalarının gözlenmesi teklif edilmektedir. Daha da ötesinde, ünlü hukukçuların konuya ilişkin görüşleri ele alınacaktır. Nihayetinde, bazı ayrıksı durumlara ilişkin bazı hukukî noktalarla beraber eğer varsa bazı örneklere yer verilecektir.
  • Öğe
    Örgütlü suçlar için öngörülen infaz rejimine ilişkin ayrıksı düzenlemelerin anayasa mahkemesi kararları ışığında değerlendirilmesi
    (2022) Sümer, Arif Emre
    Birçok ülke hukukunda olduğu gibi, Türk hukukunda da örgütlü suçlardan mahkûm olan kişiler tehlikeli suçlu olarak kabul edilip, bunlar hakkında diğer hükümlülerden farklı infaz hukuku müesseseleri uygulanmaktadır. Koşullu salıverilme, denetimli serbestlik gibi bazı genel infaz hukuku müesseseleri ise örgütlü suçlardan mahkûm olan kişiler hakkında daha ağır şekilde tatbik edilmektedir. Ceza infaz hukukunun temel amacı olan suçlunun ıslah edilerek yeniden topluma kazandırılmasının sağlanması noktasında, hükümlülere cezanın infazı sırasında tanınan bazı hakların da örgütlü suçlardan mahkûm olan kişiler için sınırlandırıldığına rastlanmaktadır. Bu çalışmada, Türk ceza infaz sisteminde örgütlü suçlardan mahkûm olan kişiler hakkında uygulanan söz konusu ayrıksı infaz müesseseleri incelenecektir. Ayrıca, örgütlü suçlardan mahkûm olan kişiler hakkında uygulanan bu ayrıksı infaz düzenlemelerinin eşitlik, hukuk devleti ve kanunilik ilkelerini ihlal edip etmediği, Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda analiz edilecektir.
  • Öğe
    İzmir Bakırçay Üniversitesi hukuk fakültesi eğitimine katkı sağlamak amacıyla stajyer avukat eğitimi veren avukatlara yapılan anket sonuçlarının analizi
    (2020) Canoğlu, Veysel Candan; Azak, Kerim; Çamyamaç, Anıl; Çınarlı, Serkan; Duygun, Ahmet Mert
    Hukuk fakültesi eğitimlerinin nasıl olması gerektiği hep tartışılan bir konu olmuştur. Nitekim uzun süren bu tartışmalar sonucunda 7188 sayılı Kanun’un 3.maddesi ile “hukuk mesleklerine giriş sınavı” getirilmiştir. Bu çalışma, önce-likle İzmir Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesi eğitimine olmak üzere bü-tün hukuk fakültelerinin eğitimine katkı sağlamak amacıyla yapılmıştır. Bu kapsamda İzmir’de avukat stajyerleriyle birlikte çalışan 236 deneyimli avukat ile anket yapılmıştır. Anket soruları belirlenirken kamuoyuna yansıyan hukuk eğitimine ilişkin tartışmalardan esinlenilmiştir. Yapılan anket sonucunda hu-kuk eğitimine ilişkin çok önemli veriler elde edilmiştir. Elde edilen bu veriler değerlendirilmiş ve bu değerlendirmenin sonuçlarına çalışmada yer verilmiş-tir. Bu çalışma ile Hukuk eğitiminin modellenmesi gibi bir amaç güdülmemiş-tir. Sadece mevcut eğitime katkı sağlayacaklar veriler paylaşılmıştır. Sonuç bölümünde de toplanan bu verilerden hareketle atılan ve atılabilecek adımla-ra ilişkin tavsiyeler verilmiştir.
  • Öğe
    Bölge idare mahkemesinin dosyayı ilgili mahkemeye göndermesi meselesi
    (2022) Azak, Kerim; Çınarlı, Serkan
    İdari yargıda yapılan reform sonrasında uygulanmaya başlanan istinaf kanun yolu, hemen hemen bütün davalar yönünden genel kanun yolu niteliğine sahip olmuştur. Hem hukuka uygunluk hem de maddi vakıaya uygunluk yönünden denetim yapılan istinaf kanun yolunda, istinaf merciin hukuka aykırı bulduğu kararı kaldırarak yeni bir karar vermesi mümkündür. Ancak özellikle dereceli yargılamanın sağlaması için İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 45’te; bazı hâllerde, hukuka aykırı kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesi öngörülmüştür. Ne var ki idari yargı uygulamasında, kanunda sayılan hâller dışında da hukuka aykırı kararlar kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmektedir. Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi meselesine ilişkin mevcut idari yargı uygulaması, istinaf kanun yolunun özelliklerine ve getiriliş amacına aykırı olarak bir gelişme göstermiştir. Bu çalışmada, İdari Yargılama Usulü Kanunu’ndaki gönderme sebepleri ayrıntılı olarak incelenmiş ve mevcut idari yargı uygulamasında gönderme sebepleri açıklanmıştır. Sonrasında ise hukuk yargılamasındaki düzenlemeye de değinilerek uygulama ve kanunun ilgili maddesi tartışılmıştır.
  • Öğe
    Ceza muhakemesi hukukunda Cumhuriyet savcısının davadan reddi ve çekinmesi
    (2021) Sümer, Arif Emre
    İddia, savunma ve yargılama olmak üzere üç makamdan oluşan ceza muhakemesinin iddia makamını Cumhuriyet savcısı işgal etmekte-dir. Suçtan zarar gören devleti temsil eden ve kamu adına iddia faaliyeti-ni yürüten savcının tarafsız olup olmadığı, ceza muhakemesi hukukunda öteden beri tartışılagelmiştir. Savcının tarafsız olup olmadığı tartışmalı olunca, davadan reddi ve çekinmesinin mümkün olup olmadığı da tar-tışmalı hale gelmektedir. Zira ret ve çekinme kurumu, yargılamaya katı-lan ve tarafsız davranması gereken kişilerin, tarafsızlığından şüphe du-yulması halinde davadan uzaklaştırılmaları sonucunu doğuran bir gü-vencedir. Çalışmamızda önce, hukukumuzda savcının tarafsızlığı mese-lesi üzerinde durulacak, ardından da bu mesele bağlamında savcının davadan reddi ve çekinmesinin mümkün olup olmadığı ele alınacaktır. Bu değerlendirmeler yapılırken doktrindeki görüşlere yer verilip, kendi gö-rüşümüz neden-sonuç ilişkisi içerisinde ortaya koyulacaktır.
  • Öğe
    European Union-Canada Relations: Cooperation, Disputes and Prospects
    (2021) Sülün, Dilara; Yıldız, Uğur Burç; Çamyamaç, Anıl
    This paper aims to analyze European Union-Canada relations that have significantly enhanced inthe last decade. Economic and security relations between the European Union and Canada haveconsiderably improved in the last decade particularly after the conclusion of the ComprehensiveEconomic and Trade Agreement and the Strategic Partnership Agreement, which are alsomilestones that would govern the parties’ long-term relations. Despite a territorial dispute betweenCanada and Denmark regarding Hans Island, and Canada’s on-going opposition to the EuropeanUnion’s Arctic Council membership, these frictions are not significant enough to jeopardize thecurrent progress in relations, as analyzed in this paper. As long as both sides continue theirpowerful commitment to liberal democracy, free market economy and multilateralism, theircooperation is likely to intensify in the 21st century in the face of international economic andsecurity problems.