Yazar "Kaplan, Gazel" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Ölümle sonuçlanmamış tıbbi uygulama hatası iddialarından kaynaklanan tam yargı davalarında alınan adli tıp kurumu bilirkişi raporlarının danıştay içtihatlarına etkisi(Bakırçay Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2022) Kaplan, Gazel; Meral, OrhanABD’de başlayan ve günümüzde hızla artış gösteren malpraktis (tıbbi uygulama hatası) davaları gerek sağlık hizmet personelleri gerek hastalar için büyük öneme sahiptir. Malpraktis ile ilgili yargı kararlarında muhakkak bilirkişi raporları istenmektedir. Ülkemizde resmi bilirkişilik kurumu olarak bilinen Adli Tıp Kurumu raporlarına dayanılarak Danıştay tarafından çeşitli hükümler verilmektedir. Adli Tıp Kurumu kendisine tevdi edilen dosyada tıbbi bilirkişi sıfatıyla rapor sunmaktadır. Yargı önüne gelen gerek ceza davaları gerekse de hukuk davalarında kast ve kusurun belirlenmesi sunulan bilirkişi raporlarıyla tespit edilmektedir. Bu çalışmada, Adli Tıp Kurumu’ndan gelen tıbbi bilirkişi raporları ışığında verilen Danıştay içtihatları incelenmiş, verilen kararlarının nedenleri tartışılmıştır. Yargılamanın hüküm evresinde bilirkişilik kavramı, ülkemizdeki resmi bilirkişilik kurumları, malpraktis kavramı, tıbbi uygulamanın hukuka uygunluk şartları, hekim-hasta arasındaki hukuki nitelik, tam yargı davaları ve en son ölümle sonuçlanmayan tıbbi kötü uygulama hatalarından kaynaklı tam yargı davalarında Adli Tıp Kurumu raporlarının Danıştay’a etkileri değerlendirilmiştir. Sunulan çalışmada, 2014-2022 yılları arasında malpraktis iddiası ileri sürülerek Danıştay’da açılan tam yargı davaları incelenmiştir. Danıştay’ın yüksek oranda bozma kararı verdiği, bu kararların; eksik inceleme, usulden bozma, manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, üniversite hastanesinden bilirkişi incelemesi gerektiği, bilgilendirilmiş rıza eksikliği, idarenin kusursuz sorumluluğu, sağlık yönetiminin özensiz ve denetimsiz yapılmasından bahisle verildiği tespit edilmiştir. Yüksek öneme haiz olan bilirkişilik kavramı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yargıladığı 2016 yılı Aydoğdu kararında da bilirkişi rapor özellikleri göz önünde bulundurularak Danıştay kararları incelenmiştir. Sunulan çalışmaya bilirkişi raporlarının değerlendirildiği Anayasa Mahkemesi kararları da eklenmiştir. Çalışmamızda tespit ettiğimiz önemli hususlar doğrultusunda; sağlık personellerinin malpraktis kavramına yeterince önem vermediği, adli mercilerin isteklerine yönelik tıbbi bilirkişi raporlarının tam ve eksiksiz düzenlenmesi için Adli Tıp Kurumu’nda yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu, Tıp ve Hukuk bilimlerinin disiplinler arası bir işbirliği içerisinde olması gerektiğinden tıbbi uygulama hatası iddiaları başta olmak üzere bilirkişilik gereksinimlerin tıp/sağlık hukuku bilim uzmanlarından görüş alınmasının mevcut sorunların çözümüne katkıda bulunacağı kanaati doğmuştur. Sonuç olarak; yukarıda belirtilen hususlar nedeniyle, malpraktis iddiaları hukuk mercileri tarafından irdelenmekte, ülkemizde her geçen gün bu davalar katlanarak artış göstermektedir. Mevcut sorunların çözümünde öncelikli olarak Malpraktis Kanunu’nun düzenlemesi ve hukukun bu konuya bakışının net olarak ortaya koyulması gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Üroloji alanıyla ilgili tıbbi uygulama hatası(2022) Kaplan, Gazel; Çağlayan, Alper; Meral, OrhanHekimlerin tıbbi, idari adli ve etik sorumlulukları bulunmaktadır. Bünyesinde çok sayıda risk barındıran hekimlik mesleğinde istenmeyen olumsuz durumların meydana gelmesi neticesinde hasta veya hasta yakınları tarafından yargı mercilerine tıbbi hatalar yönünden başvurulabilmektedir. Son yıllarda gerek ülkemizde gerekse de dünyada tıbbi uygulama hatası iddiasıyla yapılan şikâyet başvurusu ve açılan dava sayısında belirgin artışın olduğu bilinmektedir. Özellikle cerrahi branşlarda meydana gelen istenmeyen durumlar neticesinde tıbbi hata bulunduğu yönünde davalar olduğu yapılan birçok çalışmada bildirilmektedir. Uzayan yargılama süreçleri, istenen hapis cezaları, ödenen yüklü tazminatlar vs. defansif tıp uygulamalarının da artışına neden olmaktadır. Bu çalışmada, Üroloji alanına yönelik tıbbi uygulama hatası iddiasıyla başlatılan yargı süreçlerinden Danıştay’a yansıyan davalarının incelenerek, en üst idari yargı merci olan Danıştay’ın yerel mahkeme ve üniversite kararlarına bakış açısı değerlendirilecektir. Bir cerrahi branş olan Üroloji alanında görev yapan hekimler için hasta ve hasta yakınları tarafından tıbbi hata iddiasında bulunulması riski azımsanmayacak düzeydedir. Ülkemizde daha önce benzer nitelikte bir çalışma yapılmamış olduğundan sunulan çalışmanın literatüre katkı sağlayacağı düşüncesindeyiz.